İsrail’in Filistinliler İçin Geliştirdiği Siber Güvenlik Uygulamaları ve Kişisel Veriye Saygısı (!)
28 Haziran 2023
Beytullah Aydoğan
Eski İsrail ordusu askerleri tarafından yapılan açıklamalara göre; ordu yüz tanıma teknolojisini, bir kamera ve akıllı telefon ağıyla entegre ederek Filistinlileri izlemek için işgal altındaki Batı Şeria ve El Halil’de geniş bir gözetim çabası yürütmektedir.
Son dört yılda başlatılan gözetleme girişimi, Filistinlilerin fotoğraflarını çeken ve bunları eski bir İsrail askerinin deyimi ile "Filistinliler için Facebook" olarak tanımlanan kapsamlı bir veri tabanıyla eşleştiren “Blue Wolf” adlı bir akıllı telefon teknolojisini içermektedir. Bu telefon uygulaması; bir kişinin gözaltına alınması, tutuklanması gerektiği veya zararsız olduğu durumlarda askerleri uyarmak için farklı renklerde yanıp sönmektedir.
Blue Wolf uygulamasının kullandığı veri tabanını oluşturmak için İsrail ordusu 2020 senesinde çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinlileri fotoğraflamak için askerler arasında yarışmalar yaptı ve askerler topladıkları fotoğraflar sayesinde çeşitli hediyeler ile ödüllendirildiler. Fotoğraflanan kişilerin toplam sayısı bilinmese de yerel kaynaklar bu sayının binleri geçtiğini söylemekte.
Blue Wolf uygulamasının, altı eski İsrail askerinin The Washington Post gazetesi ve İsrail işgaline karşı olan Breaking the Silence Topluluğu’na verdikleri demeçlerden, gerçekten var olduğu anlaşılmaktadır. “İsrail ordusu çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta bu girişimlerini kamuya açıklayarak uygulamanın varlığını resmen kabul etmiştir.” Bu makalede bahsi geçen askerler; vermiş oldukları röportajları, sosyal ve mesleki getirilerinden korktukları için anonimlik koşuluyla yapmışlardır.
Bu uygulamaya ek olarak, İsrail ordusu; kontrol noktalarındaki askerlerin, Filistinlileri kimlik kartlarını göstermeden önce bile tanımlamalarına yardımcı olması için, El Halil kentine yüz tarama kameraları yerleştirmiştir. “Hebron (El Halil) Akıllı Şehri” olarak adlandırdıkları bu proje dahilinde daha gelişmiş donanımlara sahip kameralar aracılığıyla, şehir nüfusunun gerçek zamanlı olarak izlenmesine ve çeşitli verilerin tutulmasına olanak sağlanmış oldu. Öyle ki bu kameralar gerektiğinde Filistinlilerin özel mülklerine dahi girip görebilmekte ve ortada mahremiyet diye bir şey bırakmamaktadır.
Eski askerlerden birisi “Memleketimdeki alışveriş merkezinde dahi böyle bir sistem kullansalar kendimi hiç rahat hissetmezdim.” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir. “Normalde insanlar parmak izi alma konusunda bile endişeleniyorken Filistin’deki bu durum, o endişelenen kişilerin asla kabul edemeyeceği bir mesele olsa gerek.” Bir diğer asker ise El Halil'deki gözetleme sisteminin, bütün halkın mahremiyetinin tamamen ihlali olduğunu ifade etmiştir. Mensup oldukları ordunun gayrı insanî tutumunu açıkça dillendirmelerine rağmen orduya bağlılıklarını devam ettirmeleri, bizlere bu ve bunun gibi tutumların -İsrail nezdinde- yalnızca Müslümanlara yönelik olduğunda gayrı insaniyetinin göz ardı edilebileceği çıkarımını vermektedir.
İhlale Destek ve Tiranlık
Röportaj veren askerler, İsrail ordusunun bu girişimi hakkındaki açıklamasının “Bize karşı her an saldırıda bulunan teröristlere karşı savunma becerilerimizi geliştirmek için yapıldı.” şeklinde olduğunu ifade etmişler. Bu da aynı zamanda Batı ülkelerinin meclislerinde hararetle tartışılan gözetim teknolojilerinin, insanların çok daha az özgürlüğe sahip olduğu yerlerde İsrail tarafından perde arkasında nasıl kullanıldığını ve güvenlik gerekçesiyle (!) mahremiyeti nasıl kolayca ihlal edebildiklerini bizlere göstermektedir. Ayrıca dijital sivil haklar örgütü AccessNow'daki uzmanlara göre; İsrail’in yapmış olduğu bu gözetim ve yüz tanıma sistemi, bir topluluğu kontrol etmek isteyen ülkeler için izlemeleri gereken politikalardan bir tanesidir.
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), gözetleme programıyla ilgili sorulara yanıt olarak: Rutin güvenlik operasyonlarının, terörle mücadelenin ve Judea ve Samaria'daki (Judea ve Samaria, Batı Şeria'nın İsrail'deki resmi adıdır.) Filistin halkının yaşam kalitesini iyileştirme çabalarının bir parçası olduğunu ifade etmiş ve "Doğal olarak, IDF'nin bu bağlamdaki operasyonel yetenekleri hakkında yorum yapamayız" demiştir. Bu açıklamalardan da anlamaktayız ki herhangi bir olayın sonuçları Müslümanların aleyhine olacaksa, gayrimüslim milletler rahatlıkla bir araya gelerek ortak kararlar alabilmektedirler.
İsrail içinde, kolluk kuvvetlerinin kamusal alanlara yüz tanıma kameraları yerleştirme zorunluluğu getirme önerisi önemli ölçüde olumsuz tepkiler aldı ve gizliliği korumaktan sorumlu devlet kurumu teklife karşı çıktı. Ancak İsrail, işgal altındaki topraklarda farklı standartlar uygulamaya ve özel hayatın gizliliği hakkını ihlale devam etmektedir. İsrail'deki Medeni Haklar Derneği'nde avukat olan Roni Pelli, mevcut uygulama için "Dünyanın dört bir yanındaki gelişmiş ülkeler; fotoğraf, yüz tanıma ve gözetim üzerine kısıtlamalar getirirken [El Halil'de] açıklanan bu durum, askerlerin bir tür rekabet içerisinde mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli erkek, kadın ve çocuk fotoğrafının toplamaya teşvik edilmesi mahremiyet hakkı gibi temel hakların ciddi bir ihlalini teşkil etmekte. Ordu bu uygulamalara derhal son vermelidir." açıklamasında bulunmuşsa da İsrail tüm bu olumsuz tepkilere rağmen yine kendi bildiği politikayı izlemeye devam etmektedir.
Gizlilikten Geriye Ne Kaldı?
El Halil: Ciddi ve sert koşullar ile korunan bir yerleşim bölgesidir. Binlerce Filistinlinin yaşadığı Eski Şehir yakınlarında, İsrail ordusu ile Filistin yönetimi arasında bölünmüş ve uzun zamandır çevredeki İsrailli yerleşimcilerle Filistinliler arasında gerçekleşen şiddetli olaylara sebep olacak bir parlama noktası haline gelmiştir.
Dört çocuk babası 49 yaşındaki Filistinli Yaser Ebu Markiyah, ailesinin beş kuşaktır El Halil'de yaşadığını ve İsrail'in 1967'de Altı Gün Savaşı sırasında şehri ele geçirmesinden sonra kontrol noktaları, hareket kısıtlamaları ve askerlerin sık sık sorgulaması ile başa çıkmayı öğrendiğini ancak yakın zamanda yapılan gözetimlerin insanların mahremiyetlerinin son kalıntılarını da ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.
Ebu Markiyah, "Artık sosyal faaliyetler yaparken rahat hissetmiyoruz çünkü kameralar her daim bizi izliyor" şeklinde serzenişte bulunmuş ve artık çocuklarının dışarıda evlerinin önünde oynamasına izin veremediğini ve kendilerine nazaran daha az izlenen mahallelerde yaşayan akrabalarının onu ziyaret etmekten kaçındığını dile getirmiştir.
El Halil mahallesinde, Müslümanlar tarafından Halil İbrahim Cami (Harem-i İbrahim Cami) olarak bilinen, Yahudiler tarafından ise Atababalar Mağarası olarak bilinen yerin yakınlarında; evlerin çatıları da dahil olmak üzere her 90 metrede bir gerçek zamanlı olarak izleyen ve verileri depolayan gözetleme kameraları yerleştirildi. Birkaç ay önce, Ebu Markiyah 6 yaşındaki kızının; evin terasında bir çay kaşığı düşürdüğünü ve caddenin boş olmasına rağmen askerlerin kısa bir süre içerisinde evine gelerek kızının taş atıp suç işlediğini ve bundan ceza alacağını söylediklerini ifade etmiştir. Halbuki olay, sadece 6 yaşındaki bir kızın yere çay kaşığı düşürmesinden ibaretti.
El Halil Dostları grubunu yöneten ve aynı zamanda bölgenin yerlisi olan İsa Amr, yaşadığı binadaki boş daireleri göstererek; Filistinli ailelerin kısıtlamalar ve gözetimler nedeniyle artık dayanacak güçleri kalmadığını ve tek çarelerinin taşınmak olduğunu ifade etmiştir. İsa Amr, İsrail’in yerleştirdiği bu kameraları şu şekilde anlatmıştır: “Kameraların tek gözü var. O gözün amacı da bizleri sürekli izlemek. Bir düşünün ki evinizden çıktığınız andan evinize gelip uyuduğunuz ana kadar kameradasınız...”
Blue Wolf Uygulaması
Makalenin giriş kısmında bahsetmiş olduğumuz Blue Wolf uygulaması, röportaj veren 6 askere göre bireylerin fotoğraflarını inceleyerek sahip olduğu veri tabanındaki kişisel bilgiler ile eşleştirip o bireyin tehlikeli bir kişi olup olmadığına karar veren bir mobil uygulamadır. Askerlerden birinin The Post gazetesine verdiği demeçte bu veri tabanının; Batı Şeria'daki hemen hemen her Filistinlinin profillerini, fotoğraflarını, aile geçmişlerini, eğitimlerini ve her bir kişi için bir güvenlik derecelendirmesinin de var olduğu “Wolf Pack” adlı başka bir geniş veri tabanının ayrıştırılmış bir versiyonu olduğunu da söyledi. Wolf Pack adlı veri tabanının yalnızca bilgisayarda kullanılabildiğini ekleyerek bu sistemin “Filistlinliler için Facebook” olduğunu ifade etti. (Asker veri tabanını Facebook olarak tanımlasa da bunun bilinen Facebook ile bir bağlantısı yoktur, yalnızca teşbih yapılmaktadır.)
Kısacası; bir asker, hakkında bilgi edinmek istediği bir şahsın fotoğrafını sisteme yükleyerek o kişi hakkındaki bütün bilgileri öğrenebilmekte ve eşleşen profilin tehdit derecesine göre farklı renklerde bildirim alarak ne yapması gerektiğine karar verebilmekte. Bu bildirim rengi; yeşil olduğunda kişinin geçmesine izin verileceği, sarı olduğunda kişinin gözaltına alınması gerektiği, kırmızı olduğunda ise derhal tutuklanması gerektiği anlamına gelmektedir.
Fotoğraflar İçin Teşvikler
The post gazetesi ve Breaking the Silence topluluğuna röportaj veren 6 eski askerden bir tanesi, verdiği demeçte; 2020’de El Halil sokaklarında devriye gezen birimlerin, ordu tarafından verilen eski bir akıllı telefon ile belirli haftalarda mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli fotoğrafı toplamakla görevlendirildiğini ve genellikle sekiz saat süren günlük görevleri sırasında bu görevi aldığını ve askerlerin, Blue Wolf uygulaması aracılığıyla bu fotoğrafları veri tabanına yüklediğini söylemiştir. Aynı asker, Filistinli çocukların fotoğraflara poz verme eğiliminde olduğunu, yaşlıların ve özellikle kadınların direndiğini ifade ederken insanları kendi istekleri dışında fotoğraflanmaya zorlama deneyimini, kendisi için travmatik olarak nitelendirmiştir. Travmatik olarak nitelendirilen tutumlara Filistinlilerin her gün maruz kaldığı düşünülecek olursa asıl travmatize olmuş tarafın kim olduğu gayet açıktır.
Eski askerler verdikleri demeçlerde; İsrail ordusunun, her bir askeri birimi her haftada en az 1500 tane fotoğraf çekmekle görevlendirdiğini ve bu görevi bir yarışma haline getiren ordunun, birimlerin en çok fotoğraf çekenlerine “bir gecelik izin” gibi ödüller verdiğini dile getirmişse de geçmiş aylara nazaran fotoğraf çekme işlerinin yavaşladığını buna rağmen Blue Wolf uygulamasının halen aktif bir şekilde askerler tarafından kullanıldığını söylemişlerdir.
Peki, White Wolf Nedir?
Eski askerlerden birisi verdiği demeçte, White Wolf adında ayrı bir uygulamanın daha olduğunu ifade etmiştir. White Wolf uygulamasını Blue Wolf uygulamasından ayıran özellik, uygulamanın askerler tarafından değil Yahudi yerleşimciler tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu uygulama, Filistinlileri gözaltına alması gerektiği şeklinde bir bilgi vermese de bir Yahudi yerleşimcinin bu uygulamayı kullanarak o kişinin kimlik bilgilerini öğrenebilmesine, kendi yerleşimine girmesine izin verip vermemek için kullanmasına veya eleman olarak çalıştıracağı bir kişinin tehdit oluşturup oluşturmadığının kontrolünü yapabilmesine olanak sağlamaktadır. 2019 yılında İsrail’de sağcı olarak nitelenen bir yayın kuruluşunda İsrail ordusu White Wolf uygulamasının varlığını kabul etmiştir.
Temel Haklar Mı? Onlar da Ne?
İsrail ordusu, 2021 Haziran ayında çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta, “Sizi Mavi Kurt’a dönüştüreceğiz!” diyerek askerleri yeni bir birimin parçası olmaya davet ederek Blue Wolf uygulamasına atıfta bulunmuştur. Bu kitapçıkta “İleri Teknoloji”, “Sofistike analitiklere sahip akıllı kameralar” ve “Şüpheli olayları gerçek zamanlı olarak, aranan kişilerin hareketlerini tespit eden ve uyarabilen sensörler” başlıklı yazılar olduğu da bilinmektedir.
İsrail ordusu, kendi web sitesindeki 2020 tarihli bir makalede "Hebron (El Halil) Akıllı Şehri" projesinden de bahsetmiştir. Bilgisayar monitörlerinin önünde "izci" olarak adlandırılan ve sanal gerçeklik gözlükleri takan bir grup kadın askeri gösteren makale, bu girişimi; Batı Şeria'da güvenlik için "önemli bir kilometre taşı" ve "çığır açıcı" bir teknoloji olarak nitelendirdi. Ek olarak bu sistemin 2022 senesinde polis araçları içerisinde kullanıldığı kamu tarafından da bilinmektedir. Makalede içerisinde; şehir genelinde yeni bir kamera ve radar sistemi kurulduğunu, etrafında olan her şeyi belgeleyebileceğini ve herhangi bir hareketi veya yabancı gürültüyü tanıyabileceğini belirtti. İsrail’in bu söylemlerinin hepsi, bizlere “kişisel verilerin mahremiyetini” ve “insan temel hak ve hürriyetini” çiğnediğini bir kez daha göstermiştir. 2019'da Microsoft; NBC ve İsrail gazetesi olan The Marker'ın bir yazısında AnyVision adlı bir İsrail yüz tanıma girişimine, Batı Şeria'da yüz tarama teknolojisini kullanarak akıllı güvenlik kameralarından oluşan bir ağ oluşturma amacıyla orduyla birlikte çalıştığını ve yatırım yaptığını bildirse de Microsoft, 2021 mayıs ayında İsrail’in Gazze'deki Hamas Direniş Harekâtı ile arasındaki çatışmaları sırasında AnyVision'a yaptığı yatırımdan çekildiğini açıklamıştır. Yine 2019'da İsrail ordusu, Filistinlilerin Batı Şeria'dan İsrail'e geçtiği önemli kontrol noktalarında AnyVision tarafından desteklenen halka açık bir yüz tanıma programının başlatıldığını duyurmuştur. Bu sistem, tıpkı İsrail'e girecek olan yabancıları taramak için havaalanlarında kullanılan “havaalanı kiosklarına” benzer şekilde, kimlikleri ve yüzleri taramak için kullanılan çeşitli kiosklardan oluşmaktadır. İsrail bu sistemi, bir Filistinlinin ülkeye girme amaçlarını öğrenmek için kullanmaktadır. Örneğin; çalışmak veya akrabalarını ziyaret etmek için izin alıp almadığını kontrol eder ve ülkeye kimin giriş yaptığını takip eder. Bu kontrol sistemi Filistinliler için zorunludur, tıpkı havaalanındaki yabancılar için yapılan kontroller gibi. Bunlara ek olarak; eski askerlerden birinin verdiği demeçten, bu kontrol noktalarında kullanılan kameraların, plakaları bile değerlendirilmeden araçları tanıyabildiği ve sahipleriyle eşleştirdiği de anlaşılmaktadır. Bu kontrollerin hepsinin havaalanlarında uygulanması beklenen rutin yurt dışı kontrollerinin bile üzerinde olduğu gerçeği aslında şehir içlerinde İsrail güvenlik kuvvetlerinin ne denli baskıcı bir yapılanmasının olduğunu bize göstermektedir. Ayrıca ordunun yüz tanıma teknolojisinin kullanımıyla ilgili endişeler hakkında yorum yapmaması insan haklarını tanımadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
Sonuç
İsrail hükümetinin ve ordusunun, gözetleme ve mahremiyet hakkındaki küresel ve kamusal söylemlerin ön saflarında yer alırken Filistinliler söz konusu olduğunda temel insan haklarının geçersiz ve boş işler olduğuna dair utanç verici varsayımlarını görmekteyiz. Aynı şekilde herhangi bir milletin de konu Müslümanlar olduğunda temel insani hakları görmezden gelmesi Müslümanların asla kabul etmeyeceği bir durum olmakla beraber hiçbir ahlaki değere de sığmamaktadır.
Röportaj veren eski ordu mensuplarının, bu yapılan baskıların, zulümlerin ve ahlak dışı tavırların tek sebebi: Filistin halkının baskı ve eziyetlere dayanacak gücü kalmamasını sağlayarak kendi istekleri ile başta evlerini sonra da topraklarını terk etmelerini sağlamaktır. İsrail’in bu baskıları ve ahlak dışı tavırlarını takındığı tek millet yalnızca Filistinlilerle de kalmamaktadır. İşgal ettikleri topraklar içerisinde daha havaalanına girişte başlayarak yabancılara uyguladıkları muameleler ile insanı bezdirecek girişimlerde bulunmaları ve şehir içerisinde de kendi milletlerinden olmayanları alt sınıf olarak nitelendirerek kışkırtıcı hareketlerde bulunmaları, insan hak ve hürriyetine itimatları olmadığını kanıtlar niteliktedir. Havaalanları çıkışlarında ise aynı tavırlarını devam ettirmelerinin yanı sıra gelen yabancıların kişisel verilerinin bulunduğu; telefon, bilgisayar, hard disk vb. araçları güvenlik amacı ile inceleyeceklerini söyleyerek hatta kimi zaman söylemeden, kişinin rızası olmamasına rağmen diledikleri gibi içerisinden veri kopyalama veya silme işlemi de yapmaktadırlar.
İsrail’in ne ülke içerisinde uyguladığı muameleler ne de ülke dışarısında uyguladığı ve doğru olduğuna inandığı varsayımları doğru değildir. Bütün bu yapılanlar yalnızca küresel hukuka saygısızlık değil aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerin de çiğnenmesi anlamına gelmektedir. İsrail’in bu durumda yapması gereken; küresel alanda savunduğu söylemleri eyleme geçirip bir an önce hatasından dönmesi, insan temel hak ve hürriyetine gereken önemi vererek yaptığı zulüm ve işgalden vazgeçmesidir. Aynı zamanda gereken bugüne kadar bireysel, kamusal veya küresel alanlarda işlenmiş tüm suçların tazminidir.
Kaynakça
2. https://www.visualizingpalestine.org/visuals/the-pegasus-effect
3. https://www.middleeasteye.net/news/israel-whats-blue-wolf-app-soldiers-use-photograph-palestinians
7. https://www.breakingthesilence.org.il/
Eski İsrail ordusu askerleri tarafından yapılan açıklamalara göre; ordu yüz tanıma teknolojisini, bir kamera ve akıllı telefon ağıyla entegre ederek Filistinlileri izlemek için işgal altındaki Batı Şeria ve El Halil’de geniş bir gözetim çabası yürütmektedir.
Son dört yılda başlatılan gözetleme girişimi, Filistinlilerin fotoğraflarını çeken ve bunları eski bir İsrail askerinin deyimi ile "Filistinliler için Facebook" olarak tanımlanan kapsamlı bir veri tabanıyla eşleştiren “Blue Wolf” adlı bir akıllı telefon teknolojisini içermektedir. Bu telefon uygulaması; bir kişinin gözaltına alınması, tutuklanması gerektiği veya zararsız olduğu durumlarda askerleri uyarmak için farklı renklerde yanıp sönmektedir.
Blue Wolf uygulamasının kullandığı veri tabanını oluşturmak için İsrail ordusu 2020 senesinde çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinlileri fotoğraflamak için askerler arasında yarışmalar yaptı ve askerler topladıkları fotoğraflar sayesinde çeşitli hediyeler ile ödüllendirildiler. Fotoğraflanan kişilerin toplam sayısı bilinmese de yerel kaynaklar bu sayının binleri geçtiğini söylemekte.
Blue Wolf uygulamasının, altı eski İsrail askerinin The Washington Post gazetesi ve İsrail işgaline karşı olan Breaking the Silence Topluluğu’na verdikleri demeçlerden, gerçekten var olduğu anlaşılmaktadır. “İsrail ordusu çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta bu girişimlerini kamuya açıklayarak uygulamanın varlığını resmen kabul etmiştir.” Bu makalede bahsi geçen askerler; vermiş oldukları röportajları, sosyal ve mesleki getirilerinden korktukları için anonimlik koşuluyla yapmışlardır.
Bu uygulamaya ek olarak, İsrail ordusu; kontrol noktalarındaki askerlerin, Filistinlileri kimlik kartlarını göstermeden önce bile tanımlamalarına yardımcı olması için, El Halil kentine yüz tarama kameraları yerleştirmiştir. “Hebron (El Halil) Akıllı Şehri” olarak adlandırdıkları bu proje dahilinde daha gelişmiş donanımlara sahip kameralar aracılığıyla, şehir nüfusunun gerçek zamanlı olarak izlenmesine ve çeşitli verilerin tutulmasına olanak sağlanmış oldu. Öyle ki bu kameralar gerektiğinde Filistinlilerin özel mülklerine dahi girip görebilmekte ve ortada mahremiyet diye bir şey bırakmamaktadır.
Eski askerlerden birisi “Memleketimdeki alışveriş merkezinde dahi böyle bir sistem kullansalar kendimi hiç rahat hissetmezdim.” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir. “Normalde insanlar parmak izi alma konusunda bile endişeleniyorken Filistin’deki bu durum, o endişelenen kişilerin asla kabul edemeyeceği bir mesele olsa gerek.” Bir diğer asker ise El Halil'deki gözetleme sisteminin, bütün halkın mahremiyetinin tamamen ihlali olduğunu ifade etmiştir. Mensup oldukları ordunun gayrı insanî tutumunu açıkça dillendirmelerine rağmen orduya bağlılıklarını devam ettirmeleri, bizlere bu ve bunun gibi tutumların -İsrail nezdinde- yalnızca Müslümanlara yönelik olduğunda gayrı insaniyetinin göz ardı edilebileceği çıkarımını vermektedir.
İhlale Destek ve Tiranlık
Röportaj veren askerler, İsrail ordusunun bu girişimi hakkındaki açıklamasının “Bize karşı her an saldırıda bulunan teröristlere karşı savunma becerilerimizi geliştirmek için yapıldı.” şeklinde olduğunu ifade etmişler. Bu da aynı zamanda Batı ülkelerinin meclislerinde hararetle tartışılan gözetim teknolojilerinin, insanların çok daha az özgürlüğe sahip olduğu yerlerde İsrail tarafından perde arkasında nasıl kullanıldığını ve güvenlik gerekçesiyle (!) mahremiyeti nasıl kolayca ihlal edebildiklerini bizlere göstermektedir. Ayrıca dijital sivil haklar örgütü AccessNow'daki uzmanlara göre; İsrail’in yapmış olduğu bu gözetim ve yüz tanıma sistemi, bir topluluğu kontrol etmek isteyen ülkeler için izlemeleri gereken politikalardan bir tanesidir.
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), gözetleme programıyla ilgili sorulara yanıt olarak: Rutin güvenlik operasyonlarının, terörle mücadelenin ve Judea ve Samaria'daki (Judea ve Samaria, Batı Şeria'nın İsrail'deki resmi adıdır.) Filistin halkının yaşam kalitesini iyileştirme çabalarının bir parçası olduğunu ifade etmiş ve "Doğal olarak, IDF'nin bu bağlamdaki operasyonel yetenekleri hakkında yorum yapamayız" demiştir. Bu açıklamalardan da anlamaktayız ki herhangi bir olayın sonuçları Müslümanların aleyhine olacaksa, gayrimüslim milletler rahatlıkla bir araya gelerek ortak kararlar alabilmektedirler.
İsrail içinde, kolluk kuvvetlerinin kamusal alanlara yüz tanıma kameraları yerleştirme zorunluluğu getirme önerisi önemli ölçüde olumsuz tepkiler aldı ve gizliliği korumaktan sorumlu devlet kurumu teklife karşı çıktı. Ancak İsrail, işgal altındaki topraklarda farklı standartlar uygulamaya ve özel hayatın gizliliği hakkını ihlale devam etmektedir. İsrail'deki Medeni Haklar Derneği'nde avukat olan Roni Pelli, mevcut uygulama için "Dünyanın dört bir yanındaki gelişmiş ülkeler; fotoğraf, yüz tanıma ve gözetim üzerine kısıtlamalar getirirken [El Halil'de] açıklanan bu durum, askerlerin bir tür rekabet içerisinde mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli erkek, kadın ve çocuk fotoğrafının toplamaya teşvik edilmesi mahremiyet hakkı gibi temel hakların ciddi bir ihlalini teşkil etmekte. Ordu bu uygulamalara derhal son vermelidir." açıklamasında bulunmuşsa da İsrail tüm bu olumsuz tepkilere rağmen yine kendi bildiği politikayı izlemeye devam etmektedir.
Gizlilikten Geriye Ne Kaldı?
El Halil: Ciddi ve sert koşullar ile korunan bir yerleşim bölgesidir. Binlerce Filistinlinin yaşadığı Eski Şehir yakınlarında, İsrail ordusu ile Filistin yönetimi arasında bölünmüş ve uzun zamandır çevredeki İsrailli yerleşimcilerle Filistinliler arasında gerçekleşen şiddetli olaylara sebep olacak bir parlama noktası haline gelmiştir.
Dört çocuk babası 49 yaşındaki Filistinli Yaser Ebu Markiyah, ailesinin beş kuşaktır El Halil'de yaşadığını ve İsrail'in 1967'de Altı Gün Savaşı sırasında şehri ele geçirmesinden sonra kontrol noktaları, hareket kısıtlamaları ve askerlerin sık sık sorgulaması ile başa çıkmayı öğrendiğini ancak yakın zamanda yapılan gözetimlerin insanların mahremiyetlerinin son kalıntılarını da ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.
Ebu Markiyah, "Artık sosyal faaliyetler yaparken rahat hissetmiyoruz çünkü kameralar her daim bizi izliyor" şeklinde serzenişte bulunmuş ve artık çocuklarının dışarıda evlerinin önünde oynamasına izin veremediğini ve kendilerine nazaran daha az izlenen mahallelerde yaşayan akrabalarının onu ziyaret etmekten kaçındığını dile getirmiştir.
El Halil mahallesinde, Müslümanlar tarafından Halil İbrahim Cami (Harem-i İbrahim Cami) olarak bilinen, Yahudiler tarafından ise Atababalar Mağarası olarak bilinen yerin yakınlarında; evlerin çatıları da dahil olmak üzere her 90 metrede bir gerçek zamanlı olarak izleyen ve verileri depolayan gözetleme kameraları yerleştirildi. Birkaç ay önce, Ebu Markiyah 6 yaşındaki kızının; evin terasında bir çay kaşığı düşürdüğünü ve caddenin boş olmasına rağmen askerlerin kısa bir süre içerisinde evine gelerek kızının taş atıp suç işlediğini ve bundan ceza alacağını söylediklerini ifade etmiştir. Halbuki olay, sadece 6 yaşındaki bir kızın yere çay kaşığı düşürmesinden ibaretti.
El Halil Dostları grubunu yöneten ve aynı zamanda bölgenin yerlisi olan İsa Amr, yaşadığı binadaki boş daireleri göstererek; Filistinli ailelerin kısıtlamalar ve gözetimler nedeniyle artık dayanacak güçleri kalmadığını ve tek çarelerinin taşınmak olduğunu ifade etmiştir. İsa Amr, İsrail’in yerleştirdiği bu kameraları şu şekilde anlatmıştır: “Kameraların tek gözü var. O gözün amacı da bizleri sürekli izlemek. Bir düşünün ki evinizden çıktığınız andan evinize gelip uyuduğunuz ana kadar kameradasınız...”
Blue Wolf Uygulaması
Makalenin giriş kısmında bahsetmiş olduğumuz Blue Wolf uygulaması, röportaj veren 6 askere göre bireylerin fotoğraflarını inceleyerek sahip olduğu veri tabanındaki kişisel bilgiler ile eşleştirip o bireyin tehlikeli bir kişi olup olmadığına karar veren bir mobil uygulamadır. Askerlerden birinin The Post gazetesine verdiği demeçte bu veri tabanının; Batı Şeria'daki hemen hemen her Filistinlinin profillerini, fotoğraflarını, aile geçmişlerini, eğitimlerini ve her bir kişi için bir güvenlik derecelendirmesinin de var olduğu “Wolf Pack” adlı başka bir geniş veri tabanının ayrıştırılmış bir versiyonu olduğunu da söyledi. Wolf Pack adlı veri tabanının yalnızca bilgisayarda kullanılabildiğini ekleyerek bu sistemin “Filistlinliler için Facebook” olduğunu ifade etti. (Asker veri tabanını Facebook olarak tanımlasa da bunun bilinen Facebook ile bir bağlantısı yoktur, yalnızca teşbih yapılmaktadır.)
Kısacası; bir asker, hakkında bilgi edinmek istediği bir şahsın fotoğrafını sisteme yükleyerek o kişi hakkındaki bütün bilgileri öğrenebilmekte ve eşleşen profilin tehdit derecesine göre farklı renklerde bildirim alarak ne yapması gerektiğine karar verebilmekte. Bu bildirim rengi; yeşil olduğunda kişinin geçmesine izin verileceği, sarı olduğunda kişinin gözaltına alınması gerektiği, kırmızı olduğunda ise derhal tutuklanması gerektiği anlamına gelmektedir.
Fotoğraflar İçin Teşvikler
The post gazetesi ve Breaking the Silence topluluğuna röportaj veren 6 eski askerden bir tanesi, verdiği demeçte; 2020’de El Halil sokaklarında devriye gezen birimlerin, ordu tarafından verilen eski bir akıllı telefon ile belirli haftalarda mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli fotoğrafı toplamakla görevlendirildiğini ve genellikle sekiz saat süren günlük görevleri sırasında bu görevi aldığını ve askerlerin, Blue Wolf uygulaması aracılığıyla bu fotoğrafları veri tabanına yüklediğini söylemiştir. Aynı asker, Filistinli çocukların fotoğraflara poz verme eğiliminde olduğunu, yaşlıların ve özellikle kadınların direndiğini ifade ederken insanları kendi istekleri dışında fotoğraflanmaya zorlama deneyimini, kendisi için travmatik olarak nitelendirmiştir. Travmatik olarak nitelendirilen tutumlara Filistinlilerin her gün maruz kaldığı düşünülecek olursa asıl travmatize olmuş tarafın kim olduğu gayet açıktır.
Eski askerler verdikleri demeçlerde; İsrail ordusunun, her bir askeri birimi her haftada en az 1500 tane fotoğraf çekmekle görevlendirdiğini ve bu görevi bir yarışma haline getiren ordunun, birimlerin en çok fotoğraf çekenlerine “bir gecelik izin” gibi ödüller verdiğini dile getirmişse de geçmiş aylara nazaran fotoğraf çekme işlerinin yavaşladığını buna rağmen Blue Wolf uygulamasının halen aktif bir şekilde askerler tarafından kullanıldığını söylemişlerdir.
Peki, White Wolf Nedir?
Eski askerlerden birisi verdiği demeçte, White Wolf adında ayrı bir uygulamanın daha olduğunu ifade etmiştir. White Wolf uygulamasını Blue Wolf uygulamasından ayıran özellik, uygulamanın askerler tarafından değil Yahudi yerleşimciler tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu uygulama, Filistinlileri gözaltına alması gerektiği şeklinde bir bilgi vermese de bir Yahudi yerleşimcinin bu uygulamayı kullanarak o kişinin kimlik bilgilerini öğrenebilmesine, kendi yerleşimine girmesine izin verip vermemek için kullanmasına veya eleman olarak çalıştıracağı bir kişinin tehdit oluşturup oluşturmadığının kontrolünü yapabilmesine olanak sağlamaktadır. 2019 yılında İsrail’de sağcı olarak nitelenen bir yayın kuruluşunda İsrail ordusu White Wolf uygulamasının varlığını kabul etmiştir.
Temel Haklar Mı? Onlar da Ne?
İsrail ordusu, 2021 Haziran ayında çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta, “Sizi Mavi Kurt’a dönüştüreceğiz!” diyerek askerleri yeni bir birimin parçası olmaya davet ederek Blue Wolf uygulamasına atıfta bulunmuştur. Bu kitapçıkta “İleri Teknoloji”, “Sofistike analitiklere sahip akıllı kameralar” ve “Şüpheli olayları gerçek zamanlı olarak, aranan kişilerin hareketlerini tespit eden ve uyarabilen sensörler” başlıklı yazılar olduğu da bilinmektedir.
İsrail ordusu, kendi web sitesindeki 2020 tarihli bir makalede "Hebron (El Halil) Akıllı Şehri" projesinden de bahsetmiştir. Bilgisayar monitörlerinin önünde "izci" olarak adlandırılan ve sanal gerçeklik gözlükleri takan bir grup kadın askeri gösteren makale, bu girişimi; Batı Şeria'da güvenlik için "önemli bir kilometre taşı" ve "çığır açıcı" bir teknoloji olarak nitelendirdi. Ek olarak bu sistemin 2022 senesinde polis araçları içerisinde kullanıldığı kamu tarafından da bilinmektedir. Makalede içerisinde; şehir genelinde yeni bir kamera ve radar sistemi kurulduğunu, etrafında olan her şeyi belgeleyebileceğini ve herhangi bir hareketi veya yabancı gürültüyü tanıyabileceğini belirtti. İsrail’in bu söylemlerinin hepsi, bizlere “kişisel verilerin mahremiyetini” ve “insan temel hak ve hürriyetini” çiğnediğini bir kez daha göstermiştir. 2019'da Microsoft; NBC ve İsrail gazetesi olan The Marker'ın bir yazısında AnyVision adlı bir İsrail yüz tanıma girişimine, Batı Şeria'da yüz tarama teknolojisini kullanarak akıllı güvenlik kameralarından oluşan bir ağ oluşturma amacıyla orduyla birlikte çalıştığını ve yatırım yaptığını bildirse de Microsoft, 2021 mayıs ayında İsrail’in Gazze'deki Hamas Direniş Harekâtı ile arasındaki çatışmaları sırasında AnyVision'a yaptığı yatırımdan çekildiğini açıklamıştır. Yine 2019'da İsrail ordusu, Filistinlilerin Batı Şeria'dan İsrail'e geçtiği önemli kontrol noktalarında AnyVision tarafından desteklenen halka açık bir yüz tanıma programının başlatıldığını duyurmuştur. Bu sistem, tıpkı İsrail'e girecek olan yabancıları taramak için havaalanlarında kullanılan “havaalanı kiosklarına” benzer şekilde, kimlikleri ve yüzleri taramak için kullanılan çeşitli kiosklardan oluşmaktadır. İsrail bu sistemi, bir Filistinlinin ülkeye girme amaçlarını öğrenmek için kullanmaktadır. Örneğin; çalışmak veya akrabalarını ziyaret etmek için izin alıp almadığını kontrol eder ve ülkeye kimin giriş yaptığını takip eder. Bu kontrol sistemi Filistinliler için zorunludur, tıpkı havaalanındaki yabancılar için yapılan kontroller gibi. Bunlara ek olarak; eski askerlerden birinin verdiği demeçten, bu kontrol noktalarında kullanılan kameraların, plakaları bile değerlendirilmeden araçları tanıyabildiği ve sahipleriyle eşleştirdiği de anlaşılmaktadır. Bu kontrollerin hepsinin havaalanlarında uygulanması beklenen rutin yurt dışı kontrollerinin bile üzerinde olduğu gerçeği aslında şehir içlerinde İsrail güvenlik kuvvetlerinin ne denli baskıcı bir yapılanmasının olduğunu bize göstermektedir. Ayrıca ordunun yüz tanıma teknolojisinin kullanımıyla ilgili endişeler hakkında yorum yapmaması insan haklarını tanımadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
Sonuç
İsrail hükümetinin ve ordusunun, gözetleme ve mahremiyet hakkındaki küresel ve kamusal söylemlerin ön saflarında yer alırken Filistinliler söz konusu olduğunda temel insan haklarının geçersiz ve boş işler olduğuna dair utanç verici varsayımlarını görmekteyiz. Aynı şekilde herhangi bir milletin de konu Müslümanlar olduğunda temel insani hakları görmezden gelmesi Müslümanların asla kabul etmeyeceği bir durum olmakla beraber hiçbir ahlaki değere de sığmamaktadır.
Röportaj veren eski ordu mensuplarının, bu yapılan baskıların, zulümlerin ve ahlak dışı tavırların tek sebebi: Filistin halkının baskı ve eziyetlere dayanacak gücü kalmamasını sağlayarak kendi istekleri ile başta evlerini sonra da topraklarını terk etmelerini sağlamaktır. İsrail’in bu baskıları ve ahlak dışı tavırlarını takındığı tek millet yalnızca Filistinlilerle de kalmamaktadır. İşgal ettikleri topraklar içerisinde daha havaalanına girişte başlayarak yabancılara uyguladıkları muameleler ile insanı bezdirecek girişimlerde bulunmaları ve şehir içerisinde de kendi milletlerinden olmayanları alt sınıf olarak nitelendirerek kışkırtıcı hareketlerde bulunmaları, insan hak ve hürriyetine itimatları olmadığını kanıtlar niteliktedir. Havaalanları çıkışlarında ise aynı tavırlarını devam ettirmelerinin yanı sıra gelen yabancıların kişisel verilerinin bulunduğu; telefon, bilgisayar, hard disk vb. araçları güvenlik amacı ile inceleyeceklerini söyleyerek hatta kimi zaman söylemeden, kişinin rızası olmamasına rağmen diledikleri gibi içerisinden veri kopyalama veya silme işlemi de yapmaktadırlar.
İsrail’in ne ülke içerisinde uyguladığı muameleler ne de ülke dışarısında uyguladığı ve doğru olduğuna inandığı varsayımları doğru değildir. Bütün bu yapılanlar yalnızca küresel hukuka saygısızlık değil aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerin de çiğnenmesi anlamına gelmektedir. İsrail’in bu durumda yapması gereken; küresel alanda savunduğu söylemleri eyleme geçirip bir an önce hatasından dönmesi, insan temel hak ve hürriyetine gereken önemi vererek yaptığı zulüm ve işgalden vazgeçmesidir. Aynı zamanda gereken bugüne kadar bireysel, kamusal veya küresel alanlarda işlenmiş tüm suçların tazminidir.
Kaynakça
2. https://www.visualizingpalestine.org/visuals/the-pegasus-effect
3. https://www.middleeasteye.net/news/israel-whats-blue-wolf-app-soldiers-use-photograph-palestinians
7. https://www.breakingthesilence.org.il/
Eski İsrail ordusu askerleri tarafından yapılan açıklamalara göre; ordu yüz tanıma teknolojisini, bir kamera ve akıllı telefon ağıyla entegre ederek Filistinlileri izlemek için işgal altındaki Batı Şeria ve El Halil’de geniş bir gözetim çabası yürütmektedir.
Son dört yılda başlatılan gözetleme girişimi, Filistinlilerin fotoğraflarını çeken ve bunları eski bir İsrail askerinin deyimi ile "Filistinliler için Facebook" olarak tanımlanan kapsamlı bir veri tabanıyla eşleştiren “Blue Wolf” adlı bir akıllı telefon teknolojisini içermektedir. Bu telefon uygulaması; bir kişinin gözaltına alınması, tutuklanması gerektiği veya zararsız olduğu durumlarda askerleri uyarmak için farklı renklerde yanıp sönmektedir.
Blue Wolf uygulamasının kullandığı veri tabanını oluşturmak için İsrail ordusu 2020 senesinde çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinlileri fotoğraflamak için askerler arasında yarışmalar yaptı ve askerler topladıkları fotoğraflar sayesinde çeşitli hediyeler ile ödüllendirildiler. Fotoğraflanan kişilerin toplam sayısı bilinmese de yerel kaynaklar bu sayının binleri geçtiğini söylemekte.
Blue Wolf uygulamasının, altı eski İsrail askerinin The Washington Post gazetesi ve İsrail işgaline karşı olan Breaking the Silence Topluluğu’na verdikleri demeçlerden, gerçekten var olduğu anlaşılmaktadır. “İsrail ordusu çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta bu girişimlerini kamuya açıklayarak uygulamanın varlığını resmen kabul etmiştir.” Bu makalede bahsi geçen askerler; vermiş oldukları röportajları, sosyal ve mesleki getirilerinden korktukları için anonimlik koşuluyla yapmışlardır.
Bu uygulamaya ek olarak, İsrail ordusu; kontrol noktalarındaki askerlerin, Filistinlileri kimlik kartlarını göstermeden önce bile tanımlamalarına yardımcı olması için, El Halil kentine yüz tarama kameraları yerleştirmiştir. “Hebron (El Halil) Akıllı Şehri” olarak adlandırdıkları bu proje dahilinde daha gelişmiş donanımlara sahip kameralar aracılığıyla, şehir nüfusunun gerçek zamanlı olarak izlenmesine ve çeşitli verilerin tutulmasına olanak sağlanmış oldu. Öyle ki bu kameralar gerektiğinde Filistinlilerin özel mülklerine dahi girip görebilmekte ve ortada mahremiyet diye bir şey bırakmamaktadır.
Eski askerlerden birisi “Memleketimdeki alışveriş merkezinde dahi böyle bir sistem kullansalar kendimi hiç rahat hissetmezdim.” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir. “Normalde insanlar parmak izi alma konusunda bile endişeleniyorken Filistin’deki bu durum, o endişelenen kişilerin asla kabul edemeyeceği bir mesele olsa gerek.” Bir diğer asker ise El Halil'deki gözetleme sisteminin, bütün halkın mahremiyetinin tamamen ihlali olduğunu ifade etmiştir. Mensup oldukları ordunun gayrı insanî tutumunu açıkça dillendirmelerine rağmen orduya bağlılıklarını devam ettirmeleri, bizlere bu ve bunun gibi tutumların -İsrail nezdinde- yalnızca Müslümanlara yönelik olduğunda gayrı insaniyetinin göz ardı edilebileceği çıkarımını vermektedir.
İhlale Destek ve Tiranlık
Röportaj veren askerler, İsrail ordusunun bu girişimi hakkındaki açıklamasının “Bize karşı her an saldırıda bulunan teröristlere karşı savunma becerilerimizi geliştirmek için yapıldı.” şeklinde olduğunu ifade etmişler. Bu da aynı zamanda Batı ülkelerinin meclislerinde hararetle tartışılan gözetim teknolojilerinin, insanların çok daha az özgürlüğe sahip olduğu yerlerde İsrail tarafından perde arkasında nasıl kullanıldığını ve güvenlik gerekçesiyle (!) mahremiyeti nasıl kolayca ihlal edebildiklerini bizlere göstermektedir. Ayrıca dijital sivil haklar örgütü AccessNow'daki uzmanlara göre; İsrail’in yapmış olduğu bu gözetim ve yüz tanıma sistemi, bir topluluğu kontrol etmek isteyen ülkeler için izlemeleri gereken politikalardan bir tanesidir.
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), gözetleme programıyla ilgili sorulara yanıt olarak: Rutin güvenlik operasyonlarının, terörle mücadelenin ve Judea ve Samaria'daki (Judea ve Samaria, Batı Şeria'nın İsrail'deki resmi adıdır.) Filistin halkının yaşam kalitesini iyileştirme çabalarının bir parçası olduğunu ifade etmiş ve "Doğal olarak, IDF'nin bu bağlamdaki operasyonel yetenekleri hakkında yorum yapamayız" demiştir. Bu açıklamalardan da anlamaktayız ki herhangi bir olayın sonuçları Müslümanların aleyhine olacaksa, gayrimüslim milletler rahatlıkla bir araya gelerek ortak kararlar alabilmektedirler.
İsrail içinde, kolluk kuvvetlerinin kamusal alanlara yüz tanıma kameraları yerleştirme zorunluluğu getirme önerisi önemli ölçüde olumsuz tepkiler aldı ve gizliliği korumaktan sorumlu devlet kurumu teklife karşı çıktı. Ancak İsrail, işgal altındaki topraklarda farklı standartlar uygulamaya ve özel hayatın gizliliği hakkını ihlale devam etmektedir. İsrail'deki Medeni Haklar Derneği'nde avukat olan Roni Pelli, mevcut uygulama için "Dünyanın dört bir yanındaki gelişmiş ülkeler; fotoğraf, yüz tanıma ve gözetim üzerine kısıtlamalar getirirken [El Halil'de] açıklanan bu durum, askerlerin bir tür rekabet içerisinde mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli erkek, kadın ve çocuk fotoğrafının toplamaya teşvik edilmesi mahremiyet hakkı gibi temel hakların ciddi bir ihlalini teşkil etmekte. Ordu bu uygulamalara derhal son vermelidir." açıklamasında bulunmuşsa da İsrail tüm bu olumsuz tepkilere rağmen yine kendi bildiği politikayı izlemeye devam etmektedir.
Gizlilikten Geriye Ne Kaldı?
El Halil: Ciddi ve sert koşullar ile korunan bir yerleşim bölgesidir. Binlerce Filistinlinin yaşadığı Eski Şehir yakınlarında, İsrail ordusu ile Filistin yönetimi arasında bölünmüş ve uzun zamandır çevredeki İsrailli yerleşimcilerle Filistinliler arasında gerçekleşen şiddetli olaylara sebep olacak bir parlama noktası haline gelmiştir.
Dört çocuk babası 49 yaşındaki Filistinli Yaser Ebu Markiyah, ailesinin beş kuşaktır El Halil'de yaşadığını ve İsrail'in 1967'de Altı Gün Savaşı sırasında şehri ele geçirmesinden sonra kontrol noktaları, hareket kısıtlamaları ve askerlerin sık sık sorgulaması ile başa çıkmayı öğrendiğini ancak yakın zamanda yapılan gözetimlerin insanların mahremiyetlerinin son kalıntılarını da ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.
Ebu Markiyah, "Artık sosyal faaliyetler yaparken rahat hissetmiyoruz çünkü kameralar her daim bizi izliyor" şeklinde serzenişte bulunmuş ve artık çocuklarının dışarıda evlerinin önünde oynamasına izin veremediğini ve kendilerine nazaran daha az izlenen mahallelerde yaşayan akrabalarının onu ziyaret etmekten kaçındığını dile getirmiştir.
El Halil mahallesinde, Müslümanlar tarafından Halil İbrahim Cami (Harem-i İbrahim Cami) olarak bilinen, Yahudiler tarafından ise Atababalar Mağarası olarak bilinen yerin yakınlarında; evlerin çatıları da dahil olmak üzere her 90 metrede bir gerçek zamanlı olarak izleyen ve verileri depolayan gözetleme kameraları yerleştirildi. Birkaç ay önce, Ebu Markiyah 6 yaşındaki kızının; evin terasında bir çay kaşığı düşürdüğünü ve caddenin boş olmasına rağmen askerlerin kısa bir süre içerisinde evine gelerek kızının taş atıp suç işlediğini ve bundan ceza alacağını söylediklerini ifade etmiştir. Halbuki olay, sadece 6 yaşındaki bir kızın yere çay kaşığı düşürmesinden ibaretti.
El Halil Dostları grubunu yöneten ve aynı zamanda bölgenin yerlisi olan İsa Amr, yaşadığı binadaki boş daireleri göstererek; Filistinli ailelerin kısıtlamalar ve gözetimler nedeniyle artık dayanacak güçleri kalmadığını ve tek çarelerinin taşınmak olduğunu ifade etmiştir. İsa Amr, İsrail’in yerleştirdiği bu kameraları şu şekilde anlatmıştır: “Kameraların tek gözü var. O gözün amacı da bizleri sürekli izlemek. Bir düşünün ki evinizden çıktığınız andan evinize gelip uyuduğunuz ana kadar kameradasınız...”
Blue Wolf Uygulaması
Makalenin giriş kısmında bahsetmiş olduğumuz Blue Wolf uygulaması, röportaj veren 6 askere göre bireylerin fotoğraflarını inceleyerek sahip olduğu veri tabanındaki kişisel bilgiler ile eşleştirip o bireyin tehlikeli bir kişi olup olmadığına karar veren bir mobil uygulamadır. Askerlerden birinin The Post gazetesine verdiği demeçte bu veri tabanının; Batı Şeria'daki hemen hemen her Filistinlinin profillerini, fotoğraflarını, aile geçmişlerini, eğitimlerini ve her bir kişi için bir güvenlik derecelendirmesinin de var olduğu “Wolf Pack” adlı başka bir geniş veri tabanının ayrıştırılmış bir versiyonu olduğunu da söyledi. Wolf Pack adlı veri tabanının yalnızca bilgisayarda kullanılabildiğini ekleyerek bu sistemin “Filistlinliler için Facebook” olduğunu ifade etti. (Asker veri tabanını Facebook olarak tanımlasa da bunun bilinen Facebook ile bir bağlantısı yoktur, yalnızca teşbih yapılmaktadır.)
Kısacası; bir asker, hakkında bilgi edinmek istediği bir şahsın fotoğrafını sisteme yükleyerek o kişi hakkındaki bütün bilgileri öğrenebilmekte ve eşleşen profilin tehdit derecesine göre farklı renklerde bildirim alarak ne yapması gerektiğine karar verebilmekte. Bu bildirim rengi; yeşil olduğunda kişinin geçmesine izin verileceği, sarı olduğunda kişinin gözaltına alınması gerektiği, kırmızı olduğunda ise derhal tutuklanması gerektiği anlamına gelmektedir.
Fotoğraflar İçin Teşvikler
The post gazetesi ve Breaking the Silence topluluğuna röportaj veren 6 eski askerden bir tanesi, verdiği demeçte; 2020’de El Halil sokaklarında devriye gezen birimlerin, ordu tarafından verilen eski bir akıllı telefon ile belirli haftalarda mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli fotoğrafı toplamakla görevlendirildiğini ve genellikle sekiz saat süren günlük görevleri sırasında bu görevi aldığını ve askerlerin, Blue Wolf uygulaması aracılığıyla bu fotoğrafları veri tabanına yüklediğini söylemiştir. Aynı asker, Filistinli çocukların fotoğraflara poz verme eğiliminde olduğunu, yaşlıların ve özellikle kadınların direndiğini ifade ederken insanları kendi istekleri dışında fotoğraflanmaya zorlama deneyimini, kendisi için travmatik olarak nitelendirmiştir. Travmatik olarak nitelendirilen tutumlara Filistinlilerin her gün maruz kaldığı düşünülecek olursa asıl travmatize olmuş tarafın kim olduğu gayet açıktır.
Eski askerler verdikleri demeçlerde; İsrail ordusunun, her bir askeri birimi her haftada en az 1500 tane fotoğraf çekmekle görevlendirdiğini ve bu görevi bir yarışma haline getiren ordunun, birimlerin en çok fotoğraf çekenlerine “bir gecelik izin” gibi ödüller verdiğini dile getirmişse de geçmiş aylara nazaran fotoğraf çekme işlerinin yavaşladığını buna rağmen Blue Wolf uygulamasının halen aktif bir şekilde askerler tarafından kullanıldığını söylemişlerdir.
Peki, White Wolf Nedir?
Eski askerlerden birisi verdiği demeçte, White Wolf adında ayrı bir uygulamanın daha olduğunu ifade etmiştir. White Wolf uygulamasını Blue Wolf uygulamasından ayıran özellik, uygulamanın askerler tarafından değil Yahudi yerleşimciler tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu uygulama, Filistinlileri gözaltına alması gerektiği şeklinde bir bilgi vermese de bir Yahudi yerleşimcinin bu uygulamayı kullanarak o kişinin kimlik bilgilerini öğrenebilmesine, kendi yerleşimine girmesine izin verip vermemek için kullanmasına veya eleman olarak çalıştıracağı bir kişinin tehdit oluşturup oluşturmadığının kontrolünü yapabilmesine olanak sağlamaktadır. 2019 yılında İsrail’de sağcı olarak nitelenen bir yayın kuruluşunda İsrail ordusu White Wolf uygulamasının varlığını kabul etmiştir.
Temel Haklar Mı? Onlar da Ne?
İsrail ordusu, 2021 Haziran ayında çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta, “Sizi Mavi Kurt’a dönüştüreceğiz!” diyerek askerleri yeni bir birimin parçası olmaya davet ederek Blue Wolf uygulamasına atıfta bulunmuştur. Bu kitapçıkta “İleri Teknoloji”, “Sofistike analitiklere sahip akıllı kameralar” ve “Şüpheli olayları gerçek zamanlı olarak, aranan kişilerin hareketlerini tespit eden ve uyarabilen sensörler” başlıklı yazılar olduğu da bilinmektedir.
İsrail ordusu, kendi web sitesindeki 2020 tarihli bir makalede "Hebron (El Halil) Akıllı Şehri" projesinden de bahsetmiştir. Bilgisayar monitörlerinin önünde "izci" olarak adlandırılan ve sanal gerçeklik gözlükleri takan bir grup kadın askeri gösteren makale, bu girişimi; Batı Şeria'da güvenlik için "önemli bir kilometre taşı" ve "çığır açıcı" bir teknoloji olarak nitelendirdi. Ek olarak bu sistemin 2022 senesinde polis araçları içerisinde kullanıldığı kamu tarafından da bilinmektedir. Makalede içerisinde; şehir genelinde yeni bir kamera ve radar sistemi kurulduğunu, etrafında olan her şeyi belgeleyebileceğini ve herhangi bir hareketi veya yabancı gürültüyü tanıyabileceğini belirtti. İsrail’in bu söylemlerinin hepsi, bizlere “kişisel verilerin mahremiyetini” ve “insan temel hak ve hürriyetini” çiğnediğini bir kez daha göstermiştir. 2019'da Microsoft; NBC ve İsrail gazetesi olan The Marker'ın bir yazısında AnyVision adlı bir İsrail yüz tanıma girişimine, Batı Şeria'da yüz tarama teknolojisini kullanarak akıllı güvenlik kameralarından oluşan bir ağ oluşturma amacıyla orduyla birlikte çalıştığını ve yatırım yaptığını bildirse de Microsoft, 2021 mayıs ayında İsrail’in Gazze'deki Hamas Direniş Harekâtı ile arasındaki çatışmaları sırasında AnyVision'a yaptığı yatırımdan çekildiğini açıklamıştır. Yine 2019'da İsrail ordusu, Filistinlilerin Batı Şeria'dan İsrail'e geçtiği önemli kontrol noktalarında AnyVision tarafından desteklenen halka açık bir yüz tanıma programının başlatıldığını duyurmuştur. Bu sistem, tıpkı İsrail'e girecek olan yabancıları taramak için havaalanlarında kullanılan “havaalanı kiosklarına” benzer şekilde, kimlikleri ve yüzleri taramak için kullanılan çeşitli kiosklardan oluşmaktadır. İsrail bu sistemi, bir Filistinlinin ülkeye girme amaçlarını öğrenmek için kullanmaktadır. Örneğin; çalışmak veya akrabalarını ziyaret etmek için izin alıp almadığını kontrol eder ve ülkeye kimin giriş yaptığını takip eder. Bu kontrol sistemi Filistinliler için zorunludur, tıpkı havaalanındaki yabancılar için yapılan kontroller gibi. Bunlara ek olarak; eski askerlerden birinin verdiği demeçten, bu kontrol noktalarında kullanılan kameraların, plakaları bile değerlendirilmeden araçları tanıyabildiği ve sahipleriyle eşleştirdiği de anlaşılmaktadır. Bu kontrollerin hepsinin havaalanlarında uygulanması beklenen rutin yurt dışı kontrollerinin bile üzerinde olduğu gerçeği aslında şehir içlerinde İsrail güvenlik kuvvetlerinin ne denli baskıcı bir yapılanmasının olduğunu bize göstermektedir. Ayrıca ordunun yüz tanıma teknolojisinin kullanımıyla ilgili endişeler hakkında yorum yapmaması insan haklarını tanımadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
Sonuç
İsrail hükümetinin ve ordusunun, gözetleme ve mahremiyet hakkındaki küresel ve kamusal söylemlerin ön saflarında yer alırken Filistinliler söz konusu olduğunda temel insan haklarının geçersiz ve boş işler olduğuna dair utanç verici varsayımlarını görmekteyiz. Aynı şekilde herhangi bir milletin de konu Müslümanlar olduğunda temel insani hakları görmezden gelmesi Müslümanların asla kabul etmeyeceği bir durum olmakla beraber hiçbir ahlaki değere de sığmamaktadır.
Röportaj veren eski ordu mensuplarının, bu yapılan baskıların, zulümlerin ve ahlak dışı tavırların tek sebebi: Filistin halkının baskı ve eziyetlere dayanacak gücü kalmamasını sağlayarak kendi istekleri ile başta evlerini sonra da topraklarını terk etmelerini sağlamaktır. İsrail’in bu baskıları ve ahlak dışı tavırlarını takındığı tek millet yalnızca Filistinlilerle de kalmamaktadır. İşgal ettikleri topraklar içerisinde daha havaalanına girişte başlayarak yabancılara uyguladıkları muameleler ile insanı bezdirecek girişimlerde bulunmaları ve şehir içerisinde de kendi milletlerinden olmayanları alt sınıf olarak nitelendirerek kışkırtıcı hareketlerde bulunmaları, insan hak ve hürriyetine itimatları olmadığını kanıtlar niteliktedir. Havaalanları çıkışlarında ise aynı tavırlarını devam ettirmelerinin yanı sıra gelen yabancıların kişisel verilerinin bulunduğu; telefon, bilgisayar, hard disk vb. araçları güvenlik amacı ile inceleyeceklerini söyleyerek hatta kimi zaman söylemeden, kişinin rızası olmamasına rağmen diledikleri gibi içerisinden veri kopyalama veya silme işlemi de yapmaktadırlar.
İsrail’in ne ülke içerisinde uyguladığı muameleler ne de ülke dışarısında uyguladığı ve doğru olduğuna inandığı varsayımları doğru değildir. Bütün bu yapılanlar yalnızca küresel hukuka saygısızlık değil aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerin de çiğnenmesi anlamına gelmektedir. İsrail’in bu durumda yapması gereken; küresel alanda savunduğu söylemleri eyleme geçirip bir an önce hatasından dönmesi, insan temel hak ve hürriyetine gereken önemi vererek yaptığı zulüm ve işgalden vazgeçmesidir. Aynı zamanda gereken bugüne kadar bireysel, kamusal veya küresel alanlarda işlenmiş tüm suçların tazminidir.
Kaynakça
2. https://www.visualizingpalestine.org/visuals/the-pegasus-effect
3. https://www.middleeasteye.net/news/israel-whats-blue-wolf-app-soldiers-use-photograph-palestinians
7. https://www.breakingthesilence.org.il/
Eski İsrail ordusu askerleri tarafından yapılan açıklamalara göre; ordu yüz tanıma teknolojisini, bir kamera ve akıllı telefon ağıyla entegre ederek Filistinlileri izlemek için işgal altındaki Batı Şeria ve El Halil’de geniş bir gözetim çabası yürütmektedir.
Son dört yılda başlatılan gözetleme girişimi, Filistinlilerin fotoğraflarını çeken ve bunları eski bir İsrail askerinin deyimi ile "Filistinliler için Facebook" olarak tanımlanan kapsamlı bir veri tabanıyla eşleştiren “Blue Wolf” adlı bir akıllı telefon teknolojisini içermektedir. Bu telefon uygulaması; bir kişinin gözaltına alınması, tutuklanması gerektiği veya zararsız olduğu durumlarda askerleri uyarmak için farklı renklerde yanıp sönmektedir.
Blue Wolf uygulamasının kullandığı veri tabanını oluşturmak için İsrail ordusu 2020 senesinde çocuklar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinlileri fotoğraflamak için askerler arasında yarışmalar yaptı ve askerler topladıkları fotoğraflar sayesinde çeşitli hediyeler ile ödüllendirildiler. Fotoğraflanan kişilerin toplam sayısı bilinmese de yerel kaynaklar bu sayının binleri geçtiğini söylemekte.
Blue Wolf uygulamasının, altı eski İsrail askerinin The Washington Post gazetesi ve İsrail işgaline karşı olan Breaking the Silence Topluluğu’na verdikleri demeçlerden, gerçekten var olduğu anlaşılmaktadır. “İsrail ordusu çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta bu girişimlerini kamuya açıklayarak uygulamanın varlığını resmen kabul etmiştir.” Bu makalede bahsi geçen askerler; vermiş oldukları röportajları, sosyal ve mesleki getirilerinden korktukları için anonimlik koşuluyla yapmışlardır.
Bu uygulamaya ek olarak, İsrail ordusu; kontrol noktalarındaki askerlerin, Filistinlileri kimlik kartlarını göstermeden önce bile tanımlamalarına yardımcı olması için, El Halil kentine yüz tarama kameraları yerleştirmiştir. “Hebron (El Halil) Akıllı Şehri” olarak adlandırdıkları bu proje dahilinde daha gelişmiş donanımlara sahip kameralar aracılığıyla, şehir nüfusunun gerçek zamanlı olarak izlenmesine ve çeşitli verilerin tutulmasına olanak sağlanmış oldu. Öyle ki bu kameralar gerektiğinde Filistinlilerin özel mülklerine dahi girip görebilmekte ve ortada mahremiyet diye bir şey bırakmamaktadır.
Eski askerlerden birisi “Memleketimdeki alışveriş merkezinde dahi böyle bir sistem kullansalar kendimi hiç rahat hissetmezdim.” demiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir. “Normalde insanlar parmak izi alma konusunda bile endişeleniyorken Filistin’deki bu durum, o endişelenen kişilerin asla kabul edemeyeceği bir mesele olsa gerek.” Bir diğer asker ise El Halil'deki gözetleme sisteminin, bütün halkın mahremiyetinin tamamen ihlali olduğunu ifade etmiştir. Mensup oldukları ordunun gayrı insanî tutumunu açıkça dillendirmelerine rağmen orduya bağlılıklarını devam ettirmeleri, bizlere bu ve bunun gibi tutumların -İsrail nezdinde- yalnızca Müslümanlara yönelik olduğunda gayrı insaniyetinin göz ardı edilebileceği çıkarımını vermektedir.
İhlale Destek ve Tiranlık
Röportaj veren askerler, İsrail ordusunun bu girişimi hakkındaki açıklamasının “Bize karşı her an saldırıda bulunan teröristlere karşı savunma becerilerimizi geliştirmek için yapıldı.” şeklinde olduğunu ifade etmişler. Bu da aynı zamanda Batı ülkelerinin meclislerinde hararetle tartışılan gözetim teknolojilerinin, insanların çok daha az özgürlüğe sahip olduğu yerlerde İsrail tarafından perde arkasında nasıl kullanıldığını ve güvenlik gerekçesiyle (!) mahremiyeti nasıl kolayca ihlal edebildiklerini bizlere göstermektedir. Ayrıca dijital sivil haklar örgütü AccessNow'daki uzmanlara göre; İsrail’in yapmış olduğu bu gözetim ve yüz tanıma sistemi, bir topluluğu kontrol etmek isteyen ülkeler için izlemeleri gereken politikalardan bir tanesidir.
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), gözetleme programıyla ilgili sorulara yanıt olarak: Rutin güvenlik operasyonlarının, terörle mücadelenin ve Judea ve Samaria'daki (Judea ve Samaria, Batı Şeria'nın İsrail'deki resmi adıdır.) Filistin halkının yaşam kalitesini iyileştirme çabalarının bir parçası olduğunu ifade etmiş ve "Doğal olarak, IDF'nin bu bağlamdaki operasyonel yetenekleri hakkında yorum yapamayız" demiştir. Bu açıklamalardan da anlamaktayız ki herhangi bir olayın sonuçları Müslümanların aleyhine olacaksa, gayrimüslim milletler rahatlıkla bir araya gelerek ortak kararlar alabilmektedirler.
İsrail içinde, kolluk kuvvetlerinin kamusal alanlara yüz tanıma kameraları yerleştirme zorunluluğu getirme önerisi önemli ölçüde olumsuz tepkiler aldı ve gizliliği korumaktan sorumlu devlet kurumu teklife karşı çıktı. Ancak İsrail, işgal altındaki topraklarda farklı standartlar uygulamaya ve özel hayatın gizliliği hakkını ihlale devam etmektedir. İsrail'deki Medeni Haklar Derneği'nde avukat olan Roni Pelli, mevcut uygulama için "Dünyanın dört bir yanındaki gelişmiş ülkeler; fotoğraf, yüz tanıma ve gözetim üzerine kısıtlamalar getirirken [El Halil'de] açıklanan bu durum, askerlerin bir tür rekabet içerisinde mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli erkek, kadın ve çocuk fotoğrafının toplamaya teşvik edilmesi mahremiyet hakkı gibi temel hakların ciddi bir ihlalini teşkil etmekte. Ordu bu uygulamalara derhal son vermelidir." açıklamasında bulunmuşsa da İsrail tüm bu olumsuz tepkilere rağmen yine kendi bildiği politikayı izlemeye devam etmektedir.
Gizlilikten Geriye Ne Kaldı?
El Halil: Ciddi ve sert koşullar ile korunan bir yerleşim bölgesidir. Binlerce Filistinlinin yaşadığı Eski Şehir yakınlarında, İsrail ordusu ile Filistin yönetimi arasında bölünmüş ve uzun zamandır çevredeki İsrailli yerleşimcilerle Filistinliler arasında gerçekleşen şiddetli olaylara sebep olacak bir parlama noktası haline gelmiştir.
Dört çocuk babası 49 yaşındaki Filistinli Yaser Ebu Markiyah, ailesinin beş kuşaktır El Halil'de yaşadığını ve İsrail'in 1967'de Altı Gün Savaşı sırasında şehri ele geçirmesinden sonra kontrol noktaları, hareket kısıtlamaları ve askerlerin sık sık sorgulaması ile başa çıkmayı öğrendiğini ancak yakın zamanda yapılan gözetimlerin insanların mahremiyetlerinin son kalıntılarını da ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.
Ebu Markiyah, "Artık sosyal faaliyetler yaparken rahat hissetmiyoruz çünkü kameralar her daim bizi izliyor" şeklinde serzenişte bulunmuş ve artık çocuklarının dışarıda evlerinin önünde oynamasına izin veremediğini ve kendilerine nazaran daha az izlenen mahallelerde yaşayan akrabalarının onu ziyaret etmekten kaçındığını dile getirmiştir.
El Halil mahallesinde, Müslümanlar tarafından Halil İbrahim Cami (Harem-i İbrahim Cami) olarak bilinen, Yahudiler tarafından ise Atababalar Mağarası olarak bilinen yerin yakınlarında; evlerin çatıları da dahil olmak üzere her 90 metrede bir gerçek zamanlı olarak izleyen ve verileri depolayan gözetleme kameraları yerleştirildi. Birkaç ay önce, Ebu Markiyah 6 yaşındaki kızının; evin terasında bir çay kaşığı düşürdüğünü ve caddenin boş olmasına rağmen askerlerin kısa bir süre içerisinde evine gelerek kızının taş atıp suç işlediğini ve bundan ceza alacağını söylediklerini ifade etmiştir. Halbuki olay, sadece 6 yaşındaki bir kızın yere çay kaşığı düşürmesinden ibaretti.
El Halil Dostları grubunu yöneten ve aynı zamanda bölgenin yerlisi olan İsa Amr, yaşadığı binadaki boş daireleri göstererek; Filistinli ailelerin kısıtlamalar ve gözetimler nedeniyle artık dayanacak güçleri kalmadığını ve tek çarelerinin taşınmak olduğunu ifade etmiştir. İsa Amr, İsrail’in yerleştirdiği bu kameraları şu şekilde anlatmıştır: “Kameraların tek gözü var. O gözün amacı da bizleri sürekli izlemek. Bir düşünün ki evinizden çıktığınız andan evinize gelip uyuduğunuz ana kadar kameradasınız...”
Blue Wolf Uygulaması
Makalenin giriş kısmında bahsetmiş olduğumuz Blue Wolf uygulaması, röportaj veren 6 askere göre bireylerin fotoğraflarını inceleyerek sahip olduğu veri tabanındaki kişisel bilgiler ile eşleştirip o bireyin tehlikeli bir kişi olup olmadığına karar veren bir mobil uygulamadır. Askerlerden birinin The Post gazetesine verdiği demeçte bu veri tabanının; Batı Şeria'daki hemen hemen her Filistinlinin profillerini, fotoğraflarını, aile geçmişlerini, eğitimlerini ve her bir kişi için bir güvenlik derecelendirmesinin de var olduğu “Wolf Pack” adlı başka bir geniş veri tabanının ayrıştırılmış bir versiyonu olduğunu da söyledi. Wolf Pack adlı veri tabanının yalnızca bilgisayarda kullanılabildiğini ekleyerek bu sistemin “Filistlinliler için Facebook” olduğunu ifade etti. (Asker veri tabanını Facebook olarak tanımlasa da bunun bilinen Facebook ile bir bağlantısı yoktur, yalnızca teşbih yapılmaktadır.)
Kısacası; bir asker, hakkında bilgi edinmek istediği bir şahsın fotoğrafını sisteme yükleyerek o kişi hakkındaki bütün bilgileri öğrenebilmekte ve eşleşen profilin tehdit derecesine göre farklı renklerde bildirim alarak ne yapması gerektiğine karar verebilmekte. Bu bildirim rengi; yeşil olduğunda kişinin geçmesine izin verileceği, sarı olduğunda kişinin gözaltına alınması gerektiği, kırmızı olduğunda ise derhal tutuklanması gerektiği anlamına gelmektedir.
Fotoğraflar İçin Teşvikler
The post gazetesi ve Breaking the Silence topluluğuna röportaj veren 6 eski askerden bir tanesi, verdiği demeçte; 2020’de El Halil sokaklarında devriye gezen birimlerin, ordu tarafından verilen eski bir akıllı telefon ile belirli haftalarda mümkün olduğunca çok sayıda Filistinli fotoğrafı toplamakla görevlendirildiğini ve genellikle sekiz saat süren günlük görevleri sırasında bu görevi aldığını ve askerlerin, Blue Wolf uygulaması aracılığıyla bu fotoğrafları veri tabanına yüklediğini söylemiştir. Aynı asker, Filistinli çocukların fotoğraflara poz verme eğiliminde olduğunu, yaşlıların ve özellikle kadınların direndiğini ifade ederken insanları kendi istekleri dışında fotoğraflanmaya zorlama deneyimini, kendisi için travmatik olarak nitelendirmiştir. Travmatik olarak nitelendirilen tutumlara Filistinlilerin her gün maruz kaldığı düşünülecek olursa asıl travmatize olmuş tarafın kim olduğu gayet açıktır.
Eski askerler verdikleri demeçlerde; İsrail ordusunun, her bir askeri birimi her haftada en az 1500 tane fotoğraf çekmekle görevlendirdiğini ve bu görevi bir yarışma haline getiren ordunun, birimlerin en çok fotoğraf çekenlerine “bir gecelik izin” gibi ödüller verdiğini dile getirmişse de geçmiş aylara nazaran fotoğraf çekme işlerinin yavaşladığını buna rağmen Blue Wolf uygulamasının halen aktif bir şekilde askerler tarafından kullanıldığını söylemişlerdir.
Peki, White Wolf Nedir?
Eski askerlerden birisi verdiği demeçte, White Wolf adında ayrı bir uygulamanın daha olduğunu ifade etmiştir. White Wolf uygulamasını Blue Wolf uygulamasından ayıran özellik, uygulamanın askerler tarafından değil Yahudi yerleşimciler tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bu uygulama, Filistinlileri gözaltına alması gerektiği şeklinde bir bilgi vermese de bir Yahudi yerleşimcinin bu uygulamayı kullanarak o kişinin kimlik bilgilerini öğrenebilmesine, kendi yerleşimine girmesine izin verip vermemek için kullanmasına veya eleman olarak çalıştıracağı bir kişinin tehdit oluşturup oluşturmadığının kontrolünü yapabilmesine olanak sağlamaktadır. 2019 yılında İsrail’de sağcı olarak nitelenen bir yayın kuruluşunda İsrail ordusu White Wolf uygulamasının varlığını kabul etmiştir.
Temel Haklar Mı? Onlar da Ne?
İsrail ordusu, 2021 Haziran ayında çevrimiçi yayınlanan bir kitapçıkta, “Sizi Mavi Kurt’a dönüştüreceğiz!” diyerek askerleri yeni bir birimin parçası olmaya davet ederek Blue Wolf uygulamasına atıfta bulunmuştur. Bu kitapçıkta “İleri Teknoloji”, “Sofistike analitiklere sahip akıllı kameralar” ve “Şüpheli olayları gerçek zamanlı olarak, aranan kişilerin hareketlerini tespit eden ve uyarabilen sensörler” başlıklı yazılar olduğu da bilinmektedir.
İsrail ordusu, kendi web sitesindeki 2020 tarihli bir makalede "Hebron (El Halil) Akıllı Şehri" projesinden de bahsetmiştir. Bilgisayar monitörlerinin önünde "izci" olarak adlandırılan ve sanal gerçeklik gözlükleri takan bir grup kadın askeri gösteren makale, bu girişimi; Batı Şeria'da güvenlik için "önemli bir kilometre taşı" ve "çığır açıcı" bir teknoloji olarak nitelendirdi. Ek olarak bu sistemin 2022 senesinde polis araçları içerisinde kullanıldığı kamu tarafından da bilinmektedir. Makalede içerisinde; şehir genelinde yeni bir kamera ve radar sistemi kurulduğunu, etrafında olan her şeyi belgeleyebileceğini ve herhangi bir hareketi veya yabancı gürültüyü tanıyabileceğini belirtti. İsrail’in bu söylemlerinin hepsi, bizlere “kişisel verilerin mahremiyetini” ve “insan temel hak ve hürriyetini” çiğnediğini bir kez daha göstermiştir. 2019'da Microsoft; NBC ve İsrail gazetesi olan The Marker'ın bir yazısında AnyVision adlı bir İsrail yüz tanıma girişimine, Batı Şeria'da yüz tarama teknolojisini kullanarak akıllı güvenlik kameralarından oluşan bir ağ oluşturma amacıyla orduyla birlikte çalıştığını ve yatırım yaptığını bildirse de Microsoft, 2021 mayıs ayında İsrail’in Gazze'deki Hamas Direniş Harekâtı ile arasındaki çatışmaları sırasında AnyVision'a yaptığı yatırımdan çekildiğini açıklamıştır. Yine 2019'da İsrail ordusu, Filistinlilerin Batı Şeria'dan İsrail'e geçtiği önemli kontrol noktalarında AnyVision tarafından desteklenen halka açık bir yüz tanıma programının başlatıldığını duyurmuştur. Bu sistem, tıpkı İsrail'e girecek olan yabancıları taramak için havaalanlarında kullanılan “havaalanı kiosklarına” benzer şekilde, kimlikleri ve yüzleri taramak için kullanılan çeşitli kiosklardan oluşmaktadır. İsrail bu sistemi, bir Filistinlinin ülkeye girme amaçlarını öğrenmek için kullanmaktadır. Örneğin; çalışmak veya akrabalarını ziyaret etmek için izin alıp almadığını kontrol eder ve ülkeye kimin giriş yaptığını takip eder. Bu kontrol sistemi Filistinliler için zorunludur, tıpkı havaalanındaki yabancılar için yapılan kontroller gibi. Bunlara ek olarak; eski askerlerden birinin verdiği demeçten, bu kontrol noktalarında kullanılan kameraların, plakaları bile değerlendirilmeden araçları tanıyabildiği ve sahipleriyle eşleştirdiği de anlaşılmaktadır. Bu kontrollerin hepsinin havaalanlarında uygulanması beklenen rutin yurt dışı kontrollerinin bile üzerinde olduğu gerçeği aslında şehir içlerinde İsrail güvenlik kuvvetlerinin ne denli baskıcı bir yapılanmasının olduğunu bize göstermektedir. Ayrıca ordunun yüz tanıma teknolojisinin kullanımıyla ilgili endişeler hakkında yorum yapmaması insan haklarını tanımadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
Sonuç
İsrail hükümetinin ve ordusunun, gözetleme ve mahremiyet hakkındaki küresel ve kamusal söylemlerin ön saflarında yer alırken Filistinliler söz konusu olduğunda temel insan haklarının geçersiz ve boş işler olduğuna dair utanç verici varsayımlarını görmekteyiz. Aynı şekilde herhangi bir milletin de konu Müslümanlar olduğunda temel insani hakları görmezden gelmesi Müslümanların asla kabul etmeyeceği bir durum olmakla beraber hiçbir ahlaki değere de sığmamaktadır.
Röportaj veren eski ordu mensuplarının, bu yapılan baskıların, zulümlerin ve ahlak dışı tavırların tek sebebi: Filistin halkının baskı ve eziyetlere dayanacak gücü kalmamasını sağlayarak kendi istekleri ile başta evlerini sonra da topraklarını terk etmelerini sağlamaktır. İsrail’in bu baskıları ve ahlak dışı tavırlarını takındığı tek millet yalnızca Filistinlilerle de kalmamaktadır. İşgal ettikleri topraklar içerisinde daha havaalanına girişte başlayarak yabancılara uyguladıkları muameleler ile insanı bezdirecek girişimlerde bulunmaları ve şehir içerisinde de kendi milletlerinden olmayanları alt sınıf olarak nitelendirerek kışkırtıcı hareketlerde bulunmaları, insan hak ve hürriyetine itimatları olmadığını kanıtlar niteliktedir. Havaalanları çıkışlarında ise aynı tavırlarını devam ettirmelerinin yanı sıra gelen yabancıların kişisel verilerinin bulunduğu; telefon, bilgisayar, hard disk vb. araçları güvenlik amacı ile inceleyeceklerini söyleyerek hatta kimi zaman söylemeden, kişinin rızası olmamasına rağmen diledikleri gibi içerisinden veri kopyalama veya silme işlemi de yapmaktadırlar.
İsrail’in ne ülke içerisinde uyguladığı muameleler ne de ülke dışarısında uyguladığı ve doğru olduğuna inandığı varsayımları doğru değildir. Bütün bu yapılanlar yalnızca küresel hukuka saygısızlık değil aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerin de çiğnenmesi anlamına gelmektedir. İsrail’in bu durumda yapması gereken; küresel alanda savunduğu söylemleri eyleme geçirip bir an önce hatasından dönmesi, insan temel hak ve hürriyetine gereken önemi vererek yaptığı zulüm ve işgalden vazgeçmesidir. Aynı zamanda gereken bugüne kadar bireysel, kamusal veya küresel alanlarda işlenmiş tüm suçların tazminidir.
Kaynakça
2. https://www.visualizingpalestine.org/visuals/the-pegasus-effect
3. https://www.middleeasteye.net/news/israel-whats-blue-wolf-app-soldiers-use-photograph-palestinians
7. https://www.breakingthesilence.org.il/
Bu Sayfada:
Title
Title
Title