Batı Medyasında İsrail-Filistin Meselesi Haberlerine İlişkin Söylem Analizi
25 Nisan 2023
Safiye Nur Şafak
Medya, toplumumu etkileyen, yönlendiren, geliştiren en önemli iletişim araçlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı yazılı veya sözlü kaynaklarla toplumun riayet ettiği ilk bilgi kaynaklarının başında gelmektedir. Medyayı her ne kadar tarafsız olarak görmeyi istesek de içerisinde barındırdığı ideolojilerden ayrılamadığını görmekteyiz. Medyanın saldırı haberlerinin sunumuna ilişkin sergilemesi gereken davranış yalnızca olayları, gelişmeleri aktarmak değil aynı zamanda güçlü bir etkiye sahip olduğunu bilerek etik ilkeleri ihlal etmemesini de içermektedir.
Bu çalışma, incelediğim on dört farklı Batı medyası kaynaklı Filistin haberlerinde kullanılan kelimeler, edilgen kullanılan gramer yapıları olarak iki kısımdan oluşmaktadır.
Kullanılan Kelime Seçimleri
Batı medyasının Filistin’i ele aldığı kelimeleri incelerken ilk olarak karşımıza “Eviction” kelimesi çıkmaktadır. Uluslararası hukuk, Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin Devleti'nin sınırı olarak tanımlar. İsrail işgalinin Kudüs'ün doğu kesimleri üzerinde meşru bir yetkisi yokken, tahliye kelimesinin kullanılmasıyla İsrail’in yasal otoriteye sahip olduğu ima edilmektedir. Bu kelimeyi medya “forced eviction” Türkçesiyle “zorla tahliye” olarak bile sunmayıp -ki sunsa bile hukuk gereği geçerliliği olmamaktadır- sadece tahliye kelimesini kullanarak var olan problemi hem azaltmayı hedefleyip hem de İsrail’e yasal hak tanıdığını ima etmektedir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu olması gereken “foced displacement” Türkçesiyle “zorla yerinden edilme” kelimesidir.
Batı medyasını incelemeye devam ettiğimizde karşımıza sıklıkla gelen bir diğer kelime Türkçesi uyumsuzluk, çatışma olan “clashes” kelimesidir. İsrail’in Mescid’i Aksa’da ibadet eden Müslümanlara yaptığı saldırıları Batı medyasının uyumsuzluk olarak sunması, yapılan saldırıları basitleştirme ve değersizleştirme çabalarından bir tanesidir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu ve sunulması gereken en basit kelime şiddet anlamına gelen “violence” kelimesiydi. Kutsal değerlere saldırmak, hak ve hukuk tanımamak,hiçbir ifade altında normalleştirilemez. Medya özgürlüğü, hiçbir inanca ve o inancın mensuplarına hakareti, saldırıyı masum gösteremez, göstermemeli. Bilakis özgürlük, herkesin inanç ve düşüncesine saygı göstermeyi, olayın doğru kelimelerle yansıtılması gerekliliğini vermelidir.
İşgalci bir devlet gücünün işgal ettiği halka uyguladığı şiddetin kökenini bu basit kelimelerle silmekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail ile Filistin arasındaki güç dengesizliğini de gizleyen bir terim olduğunu söylemekte fayda var.
İncelediğim kelimelerden sonuncusu çatışma anlamına gelen ‘‘conflict” kelimesidir ve savaş anlamına gelen “war” kelimesidir. İsrail'in onlarca yıllık Filistin işgali ve yeniden tanınan apartheid sistemi, medya tarafından çatışma olarak sunulmaktadır. Daha da ötesinde, İsrail’in bir “apartheid” ırkçı, işgalci ve ayrımcı bir rejimi olduğunu dillendirmek bile Alman Deutsche Welle’nin editoryal rehberinde yasaklı ifadeler listesine girdi. Satır aralarında bolca çatışma ve kavga kelimelerini kullanan, Filistin’i çatışmanın merkezine alan bir kurgu ile tarafını açık bir biçimde belli eden batı medyasının diğer yandan da “İsrail” ile “işgal”, “katliam”, “saldırı”, “apartheid” kelimelerini yan yana getirmemek için ne denli büyük bir çaba sarf ettiği gözlerden kaçmıyor.
Savaş kelimesi ise iki şartlar eşitse kullanılması gerekip karşılıklı silah eylemi anlamına gelmektedir. Dünyanın en ağır şekilde militarize edilmiş, nükleer silahlı İsrail ile 54 yıllık bir işgalin kurbanı olan bir Filistin halkı arasındaki güç farklılıklarını örtbas edilmeye çalışıldığı kullanılan kelimelerle açıkça ortaya çıkmaktadır. İşgalciyi temsil eden ve işgalci ve mazlumu eşit olarak veren bir çatışma ve savaş kelimeleri yerine “occupation” Türkçesiyle ‘‘işgal’’ kelimesi araştırmalarım sonucu kullanılması gereken kelimedir.
Gramer açısından pasif kullanım
Kelimelerin yanlış seçilmesinin yanı sıra diğer bir problem de algının gramer açısından kullanımıyla yapılmaktadır. Edilgen olarak kullanılan haberler failin kimliğini belirsiz kılarak var olan problemleri silmeye ve algısal açıdan basitleştirmeyi hedeflenmektedir. Nitekim Batı medyasının sıklıkla kullandığı bu edilgen yapı neredeyse her Filistin haber metninde karşımıza çıkmaktadır.
“Pasif yapı kullanımı, Filistinliler üzerinde bu tür olumsuz eylemlerde bulunanların önemini azaltır veya gizler; bu İsrail saldırganlarının Filistinlilerin acı çekmesine neden olma sorumluluğunu en aza indirme gibi retorik bir etkiye sahip.” Batı medyasında defalarca görülen model de edilgen yapılı haberler. Filistinliler öldürülmüyor; basitçe ölüyorlar.
İsrail güçleri gece yarısı mahallelerine baskın düzenlediğinde, çocuklarını bombaladığında, evlerini yıktığında, topraklarını kolonileştirdiğinde ve insanları öldürdüğünde medya tüm bu eylemlerden edilgen bahsediyor. Medya açıklamaları düzenli olarak işgalci ile işgal edilen arasında yanlış bir simetriye işaret etmekle kalmayıp Filistin halkını İsrail saldırganlığından sorumlu tutan Filistin karşıtı ve İslamofobik anlatıları destekleyen dil kullanmaktan çekinmiyor.
“Filistinli sağlık yetkilileri, çatışmaların pazartesi günü başlamasından bu yana 16'sı çocuk olmak üzere 67'den fazla Filistinlinin öldüğünü söyledi. Hamas ve İslamcı müttefiki İslami Cihad tarafından atılan roketler, 5 yaşında bir erkek çocuk ve bir asker de dâhil olmak üzere en az altı İsrailli sivili öldürdü.”
New York Times tarafından 12 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan bu haberde dikkat çekici dört unsur vardır:
Haberde Filistinliler’ in öldüğü fakat İsraillilerin öldürüldüğü yazılmaktadır.
İsraillilerin Hamas’ın attığı roket tarafından öldürüldüğü anlatılırken, Filistinlilerin ne şekilde öldüğünden bahsedilmemiştir.
Ölen İsrailli çocuklardan birinin yaşı verilmiş fakat Filistinli çocukların yaşı verilmemiştir.
İsrailliler sivil olarak bahsedilmiş fakat Filistinlilere sivil kelimesi kullanılmamıştır.
Sonuç
Batı'daki haber merkezleri defalarca İsrail kaynaklarına öncelik vermekte, İsrail yanlısı terminolojiyi benimsemekte ve editoryal olarak failin kimliğini gizleyen pasif yapının sistematik kullanımı yoluyla İsrail'in eylemlerini ifşa etmekten kaçınmaktadır.
İdeoloji ve söylem çerçevesinde incelenen haber içeriklerinde, basın kuruluşlarının, İsrail saldırılarını doğrudan ‘işgal’ olarak nitelendirmediği, tarafları itham edecek söylem ve ifadelerden kaçındığı, İsrail- Filistin sorununun tarihsel arka planını görmezden geldiği sonucuna ulaşılmıştır. İncelenen haberler doğrultusunda işlenen insanlık suçu ve terör olaylarında da batılı medya kurumlarının ideoloji temelli haber ve söylem inşasını gerçekleştirdiği açıkça görülmektedir.
Filistin hikâyesinin doğru ve insancıl bir şekilde anlatılacağı umuduyla, haber kuruluşlarını ve gazetecilerin dilini, imajını ve söylevlerini sorgulamaya davet ediyorum.
KAYNAKÇA
Bassiouni, C. M. (1982). Media coverage of terrorism: the law and the public. Journal of Communication, 32(2), 128-143. https://doi.org/10.1111/j.1460-2466.1982.tb00501.x
Jackson, H (2021)The New York Times distorts the Palestinian struggle: A case study of anti-Palestinian bias in American news coverage of the first and second Palestinian intifadas
Anadolu Agency https://www.aa.com.tr/en/europe/germany-s-deutsche-welle-censors-critical-reporting-of-israel/2244522
Kingsley, P. (2021, 05 12). The New York Times. https://www.nytimes.com/2021/05/12/world/middleeast/israeli-palestinian-conflict-gaza-hamas.html
Medya, toplumumu etkileyen, yönlendiren, geliştiren en önemli iletişim araçlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı yazılı veya sözlü kaynaklarla toplumun riayet ettiği ilk bilgi kaynaklarının başında gelmektedir. Medyayı her ne kadar tarafsız olarak görmeyi istesek de içerisinde barındırdığı ideolojilerden ayrılamadığını görmekteyiz. Medyanın saldırı haberlerinin sunumuna ilişkin sergilemesi gereken davranış yalnızca olayları, gelişmeleri aktarmak değil aynı zamanda güçlü bir etkiye sahip olduğunu bilerek etik ilkeleri ihlal etmemesini de içermektedir.
Bu çalışma, incelediğim on dört farklı Batı medyası kaynaklı Filistin haberlerinde kullanılan kelimeler, edilgen kullanılan gramer yapıları olarak iki kısımdan oluşmaktadır.
Kullanılan Kelime Seçimleri
Batı medyasının Filistin’i ele aldığı kelimeleri incelerken ilk olarak karşımıza “Eviction” kelimesi çıkmaktadır. Uluslararası hukuk, Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin Devleti'nin sınırı olarak tanımlar. İsrail işgalinin Kudüs'ün doğu kesimleri üzerinde meşru bir yetkisi yokken, tahliye kelimesinin kullanılmasıyla İsrail’in yasal otoriteye sahip olduğu ima edilmektedir. Bu kelimeyi medya “forced eviction” Türkçesiyle “zorla tahliye” olarak bile sunmayıp -ki sunsa bile hukuk gereği geçerliliği olmamaktadır- sadece tahliye kelimesini kullanarak var olan problemi hem azaltmayı hedefleyip hem de İsrail’e yasal hak tanıdığını ima etmektedir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu olması gereken “foced displacement” Türkçesiyle “zorla yerinden edilme” kelimesidir.
Batı medyasını incelemeye devam ettiğimizde karşımıza sıklıkla gelen bir diğer kelime Türkçesi uyumsuzluk, çatışma olan “clashes” kelimesidir. İsrail’in Mescid’i Aksa’da ibadet eden Müslümanlara yaptığı saldırıları Batı medyasının uyumsuzluk olarak sunması, yapılan saldırıları basitleştirme ve değersizleştirme çabalarından bir tanesidir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu ve sunulması gereken en basit kelime şiddet anlamına gelen “violence” kelimesiydi. Kutsal değerlere saldırmak, hak ve hukuk tanımamak,hiçbir ifade altında normalleştirilemez. Medya özgürlüğü, hiçbir inanca ve o inancın mensuplarına hakareti, saldırıyı masum gösteremez, göstermemeli. Bilakis özgürlük, herkesin inanç ve düşüncesine saygı göstermeyi, olayın doğru kelimelerle yansıtılması gerekliliğini vermelidir.
İşgalci bir devlet gücünün işgal ettiği halka uyguladığı şiddetin kökenini bu basit kelimelerle silmekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail ile Filistin arasındaki güç dengesizliğini de gizleyen bir terim olduğunu söylemekte fayda var.
İncelediğim kelimelerden sonuncusu çatışma anlamına gelen ‘‘conflict” kelimesidir ve savaş anlamına gelen “war” kelimesidir. İsrail'in onlarca yıllık Filistin işgali ve yeniden tanınan apartheid sistemi, medya tarafından çatışma olarak sunulmaktadır. Daha da ötesinde, İsrail’in bir “apartheid” ırkçı, işgalci ve ayrımcı bir rejimi olduğunu dillendirmek bile Alman Deutsche Welle’nin editoryal rehberinde yasaklı ifadeler listesine girdi. Satır aralarında bolca çatışma ve kavga kelimelerini kullanan, Filistin’i çatışmanın merkezine alan bir kurgu ile tarafını açık bir biçimde belli eden batı medyasının diğer yandan da “İsrail” ile “işgal”, “katliam”, “saldırı”, “apartheid” kelimelerini yan yana getirmemek için ne denli büyük bir çaba sarf ettiği gözlerden kaçmıyor.
Savaş kelimesi ise iki şartlar eşitse kullanılması gerekip karşılıklı silah eylemi anlamına gelmektedir. Dünyanın en ağır şekilde militarize edilmiş, nükleer silahlı İsrail ile 54 yıllık bir işgalin kurbanı olan bir Filistin halkı arasındaki güç farklılıklarını örtbas edilmeye çalışıldığı kullanılan kelimelerle açıkça ortaya çıkmaktadır. İşgalciyi temsil eden ve işgalci ve mazlumu eşit olarak veren bir çatışma ve savaş kelimeleri yerine “occupation” Türkçesiyle ‘‘işgal’’ kelimesi araştırmalarım sonucu kullanılması gereken kelimedir.
Gramer açısından pasif kullanım
Kelimelerin yanlış seçilmesinin yanı sıra diğer bir problem de algının gramer açısından kullanımıyla yapılmaktadır. Edilgen olarak kullanılan haberler failin kimliğini belirsiz kılarak var olan problemleri silmeye ve algısal açıdan basitleştirmeyi hedeflenmektedir. Nitekim Batı medyasının sıklıkla kullandığı bu edilgen yapı neredeyse her Filistin haber metninde karşımıza çıkmaktadır.
“Pasif yapı kullanımı, Filistinliler üzerinde bu tür olumsuz eylemlerde bulunanların önemini azaltır veya gizler; bu İsrail saldırganlarının Filistinlilerin acı çekmesine neden olma sorumluluğunu en aza indirme gibi retorik bir etkiye sahip.” Batı medyasında defalarca görülen model de edilgen yapılı haberler. Filistinliler öldürülmüyor; basitçe ölüyorlar.
İsrail güçleri gece yarısı mahallelerine baskın düzenlediğinde, çocuklarını bombaladığında, evlerini yıktığında, topraklarını kolonileştirdiğinde ve insanları öldürdüğünde medya tüm bu eylemlerden edilgen bahsediyor. Medya açıklamaları düzenli olarak işgalci ile işgal edilen arasında yanlış bir simetriye işaret etmekle kalmayıp Filistin halkını İsrail saldırganlığından sorumlu tutan Filistin karşıtı ve İslamofobik anlatıları destekleyen dil kullanmaktan çekinmiyor.
“Filistinli sağlık yetkilileri, çatışmaların pazartesi günü başlamasından bu yana 16'sı çocuk olmak üzere 67'den fazla Filistinlinin öldüğünü söyledi. Hamas ve İslamcı müttefiki İslami Cihad tarafından atılan roketler, 5 yaşında bir erkek çocuk ve bir asker de dâhil olmak üzere en az altı İsrailli sivili öldürdü.”
New York Times tarafından 12 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan bu haberde dikkat çekici dört unsur vardır:
Haberde Filistinliler’ in öldüğü fakat İsraillilerin öldürüldüğü yazılmaktadır.
İsraillilerin Hamas’ın attığı roket tarafından öldürüldüğü anlatılırken, Filistinlilerin ne şekilde öldüğünden bahsedilmemiştir.
Ölen İsrailli çocuklardan birinin yaşı verilmiş fakat Filistinli çocukların yaşı verilmemiştir.
İsrailliler sivil olarak bahsedilmiş fakat Filistinlilere sivil kelimesi kullanılmamıştır.
Sonuç
Batı'daki haber merkezleri defalarca İsrail kaynaklarına öncelik vermekte, İsrail yanlısı terminolojiyi benimsemekte ve editoryal olarak failin kimliğini gizleyen pasif yapının sistematik kullanımı yoluyla İsrail'in eylemlerini ifşa etmekten kaçınmaktadır.
İdeoloji ve söylem çerçevesinde incelenen haber içeriklerinde, basın kuruluşlarının, İsrail saldırılarını doğrudan ‘işgal’ olarak nitelendirmediği, tarafları itham edecek söylem ve ifadelerden kaçındığı, İsrail- Filistin sorununun tarihsel arka planını görmezden geldiği sonucuna ulaşılmıştır. İncelenen haberler doğrultusunda işlenen insanlık suçu ve terör olaylarında da batılı medya kurumlarının ideoloji temelli haber ve söylem inşasını gerçekleştirdiği açıkça görülmektedir.
Filistin hikâyesinin doğru ve insancıl bir şekilde anlatılacağı umuduyla, haber kuruluşlarını ve gazetecilerin dilini, imajını ve söylevlerini sorgulamaya davet ediyorum.
KAYNAKÇA
Bassiouni, C. M. (1982). Media coverage of terrorism: the law and the public. Journal of Communication, 32(2), 128-143. https://doi.org/10.1111/j.1460-2466.1982.tb00501.x
Jackson, H (2021)The New York Times distorts the Palestinian struggle: A case study of anti-Palestinian bias in American news coverage of the first and second Palestinian intifadas
Anadolu Agency https://www.aa.com.tr/en/europe/germany-s-deutsche-welle-censors-critical-reporting-of-israel/2244522
Kingsley, P. (2021, 05 12). The New York Times. https://www.nytimes.com/2021/05/12/world/middleeast/israeli-palestinian-conflict-gaza-hamas.html
Medya, toplumumu etkileyen, yönlendiren, geliştiren en önemli iletişim araçlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı yazılı veya sözlü kaynaklarla toplumun riayet ettiği ilk bilgi kaynaklarının başında gelmektedir. Medyayı her ne kadar tarafsız olarak görmeyi istesek de içerisinde barındırdığı ideolojilerden ayrılamadığını görmekteyiz. Medyanın saldırı haberlerinin sunumuna ilişkin sergilemesi gereken davranış yalnızca olayları, gelişmeleri aktarmak değil aynı zamanda güçlü bir etkiye sahip olduğunu bilerek etik ilkeleri ihlal etmemesini de içermektedir.
Bu çalışma, incelediğim on dört farklı Batı medyası kaynaklı Filistin haberlerinde kullanılan kelimeler, edilgen kullanılan gramer yapıları olarak iki kısımdan oluşmaktadır.
Kullanılan Kelime Seçimleri
Batı medyasının Filistin’i ele aldığı kelimeleri incelerken ilk olarak karşımıza “Eviction” kelimesi çıkmaktadır. Uluslararası hukuk, Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin Devleti'nin sınırı olarak tanımlar. İsrail işgalinin Kudüs'ün doğu kesimleri üzerinde meşru bir yetkisi yokken, tahliye kelimesinin kullanılmasıyla İsrail’in yasal otoriteye sahip olduğu ima edilmektedir. Bu kelimeyi medya “forced eviction” Türkçesiyle “zorla tahliye” olarak bile sunmayıp -ki sunsa bile hukuk gereği geçerliliği olmamaktadır- sadece tahliye kelimesini kullanarak var olan problemi hem azaltmayı hedefleyip hem de İsrail’e yasal hak tanıdığını ima etmektedir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu olması gereken “foced displacement” Türkçesiyle “zorla yerinden edilme” kelimesidir.
Batı medyasını incelemeye devam ettiğimizde karşımıza sıklıkla gelen bir diğer kelime Türkçesi uyumsuzluk, çatışma olan “clashes” kelimesidir. İsrail’in Mescid’i Aksa’da ibadet eden Müslümanlara yaptığı saldırıları Batı medyasının uyumsuzluk olarak sunması, yapılan saldırıları basitleştirme ve değersizleştirme çabalarından bir tanesidir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu ve sunulması gereken en basit kelime şiddet anlamına gelen “violence” kelimesiydi. Kutsal değerlere saldırmak, hak ve hukuk tanımamak,hiçbir ifade altında normalleştirilemez. Medya özgürlüğü, hiçbir inanca ve o inancın mensuplarına hakareti, saldırıyı masum gösteremez, göstermemeli. Bilakis özgürlük, herkesin inanç ve düşüncesine saygı göstermeyi, olayın doğru kelimelerle yansıtılması gerekliliğini vermelidir.
İşgalci bir devlet gücünün işgal ettiği halka uyguladığı şiddetin kökenini bu basit kelimelerle silmekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail ile Filistin arasındaki güç dengesizliğini de gizleyen bir terim olduğunu söylemekte fayda var.
İncelediğim kelimelerden sonuncusu çatışma anlamına gelen ‘‘conflict” kelimesidir ve savaş anlamına gelen “war” kelimesidir. İsrail'in onlarca yıllık Filistin işgali ve yeniden tanınan apartheid sistemi, medya tarafından çatışma olarak sunulmaktadır. Daha da ötesinde, İsrail’in bir “apartheid” ırkçı, işgalci ve ayrımcı bir rejimi olduğunu dillendirmek bile Alman Deutsche Welle’nin editoryal rehberinde yasaklı ifadeler listesine girdi. Satır aralarında bolca çatışma ve kavga kelimelerini kullanan, Filistin’i çatışmanın merkezine alan bir kurgu ile tarafını açık bir biçimde belli eden batı medyasının diğer yandan da “İsrail” ile “işgal”, “katliam”, “saldırı”, “apartheid” kelimelerini yan yana getirmemek için ne denli büyük bir çaba sarf ettiği gözlerden kaçmıyor.
Savaş kelimesi ise iki şartlar eşitse kullanılması gerekip karşılıklı silah eylemi anlamına gelmektedir. Dünyanın en ağır şekilde militarize edilmiş, nükleer silahlı İsrail ile 54 yıllık bir işgalin kurbanı olan bir Filistin halkı arasındaki güç farklılıklarını örtbas edilmeye çalışıldığı kullanılan kelimelerle açıkça ortaya çıkmaktadır. İşgalciyi temsil eden ve işgalci ve mazlumu eşit olarak veren bir çatışma ve savaş kelimeleri yerine “occupation” Türkçesiyle ‘‘işgal’’ kelimesi araştırmalarım sonucu kullanılması gereken kelimedir.
Gramer açısından pasif kullanım
Kelimelerin yanlış seçilmesinin yanı sıra diğer bir problem de algının gramer açısından kullanımıyla yapılmaktadır. Edilgen olarak kullanılan haberler failin kimliğini belirsiz kılarak var olan problemleri silmeye ve algısal açıdan basitleştirmeyi hedeflenmektedir. Nitekim Batı medyasının sıklıkla kullandığı bu edilgen yapı neredeyse her Filistin haber metninde karşımıza çıkmaktadır.
“Pasif yapı kullanımı, Filistinliler üzerinde bu tür olumsuz eylemlerde bulunanların önemini azaltır veya gizler; bu İsrail saldırganlarının Filistinlilerin acı çekmesine neden olma sorumluluğunu en aza indirme gibi retorik bir etkiye sahip.” Batı medyasında defalarca görülen model de edilgen yapılı haberler. Filistinliler öldürülmüyor; basitçe ölüyorlar.
İsrail güçleri gece yarısı mahallelerine baskın düzenlediğinde, çocuklarını bombaladığında, evlerini yıktığında, topraklarını kolonileştirdiğinde ve insanları öldürdüğünde medya tüm bu eylemlerden edilgen bahsediyor. Medya açıklamaları düzenli olarak işgalci ile işgal edilen arasında yanlış bir simetriye işaret etmekle kalmayıp Filistin halkını İsrail saldırganlığından sorumlu tutan Filistin karşıtı ve İslamofobik anlatıları destekleyen dil kullanmaktan çekinmiyor.
“Filistinli sağlık yetkilileri, çatışmaların pazartesi günü başlamasından bu yana 16'sı çocuk olmak üzere 67'den fazla Filistinlinin öldüğünü söyledi. Hamas ve İslamcı müttefiki İslami Cihad tarafından atılan roketler, 5 yaşında bir erkek çocuk ve bir asker de dâhil olmak üzere en az altı İsrailli sivili öldürdü.”
New York Times tarafından 12 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan bu haberde dikkat çekici dört unsur vardır:
Haberde Filistinliler’ in öldüğü fakat İsraillilerin öldürüldüğü yazılmaktadır.
İsraillilerin Hamas’ın attığı roket tarafından öldürüldüğü anlatılırken, Filistinlilerin ne şekilde öldüğünden bahsedilmemiştir.
Ölen İsrailli çocuklardan birinin yaşı verilmiş fakat Filistinli çocukların yaşı verilmemiştir.
İsrailliler sivil olarak bahsedilmiş fakat Filistinlilere sivil kelimesi kullanılmamıştır.
Sonuç
Batı'daki haber merkezleri defalarca İsrail kaynaklarına öncelik vermekte, İsrail yanlısı terminolojiyi benimsemekte ve editoryal olarak failin kimliğini gizleyen pasif yapının sistematik kullanımı yoluyla İsrail'in eylemlerini ifşa etmekten kaçınmaktadır.
İdeoloji ve söylem çerçevesinde incelenen haber içeriklerinde, basın kuruluşlarının, İsrail saldırılarını doğrudan ‘işgal’ olarak nitelendirmediği, tarafları itham edecek söylem ve ifadelerden kaçındığı, İsrail- Filistin sorununun tarihsel arka planını görmezden geldiği sonucuna ulaşılmıştır. İncelenen haberler doğrultusunda işlenen insanlık suçu ve terör olaylarında da batılı medya kurumlarının ideoloji temelli haber ve söylem inşasını gerçekleştirdiği açıkça görülmektedir.
Filistin hikâyesinin doğru ve insancıl bir şekilde anlatılacağı umuduyla, haber kuruluşlarını ve gazetecilerin dilini, imajını ve söylevlerini sorgulamaya davet ediyorum.
KAYNAKÇA
Bassiouni, C. M. (1982). Media coverage of terrorism: the law and the public. Journal of Communication, 32(2), 128-143. https://doi.org/10.1111/j.1460-2466.1982.tb00501.x
Jackson, H (2021)The New York Times distorts the Palestinian struggle: A case study of anti-Palestinian bias in American news coverage of the first and second Palestinian intifadas
Anadolu Agency https://www.aa.com.tr/en/europe/germany-s-deutsche-welle-censors-critical-reporting-of-israel/2244522
Kingsley, P. (2021, 05 12). The New York Times. https://www.nytimes.com/2021/05/12/world/middleeast/israeli-palestinian-conflict-gaza-hamas.html
Medya, toplumumu etkileyen, yönlendiren, geliştiren en önemli iletişim araçlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı yazılı veya sözlü kaynaklarla toplumun riayet ettiği ilk bilgi kaynaklarının başında gelmektedir. Medyayı her ne kadar tarafsız olarak görmeyi istesek de içerisinde barındırdığı ideolojilerden ayrılamadığını görmekteyiz. Medyanın saldırı haberlerinin sunumuna ilişkin sergilemesi gereken davranış yalnızca olayları, gelişmeleri aktarmak değil aynı zamanda güçlü bir etkiye sahip olduğunu bilerek etik ilkeleri ihlal etmemesini de içermektedir.
Bu çalışma, incelediğim on dört farklı Batı medyası kaynaklı Filistin haberlerinde kullanılan kelimeler, edilgen kullanılan gramer yapıları olarak iki kısımdan oluşmaktadır.
Kullanılan Kelime Seçimleri
Batı medyasının Filistin’i ele aldığı kelimeleri incelerken ilk olarak karşımıza “Eviction” kelimesi çıkmaktadır. Uluslararası hukuk, Doğu Kudüs’ü, İsrail işgali altında olan Filistin Devleti'nin sınırı olarak tanımlar. İsrail işgalinin Kudüs'ün doğu kesimleri üzerinde meşru bir yetkisi yokken, tahliye kelimesinin kullanılmasıyla İsrail’in yasal otoriteye sahip olduğu ima edilmektedir. Bu kelimeyi medya “forced eviction” Türkçesiyle “zorla tahliye” olarak bile sunmayıp -ki sunsa bile hukuk gereği geçerliliği olmamaktadır- sadece tahliye kelimesini kullanarak var olan problemi hem azaltmayı hedefleyip hem de İsrail’e yasal hak tanıdığını ima etmektedir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu olması gereken “foced displacement” Türkçesiyle “zorla yerinden edilme” kelimesidir.
Batı medyasını incelemeye devam ettiğimizde karşımıza sıklıkla gelen bir diğer kelime Türkçesi uyumsuzluk, çatışma olan “clashes” kelimesidir. İsrail’in Mescid’i Aksa’da ibadet eden Müslümanlara yaptığı saldırıları Batı medyasının uyumsuzluk olarak sunması, yapılan saldırıları basitleştirme ve değersizleştirme çabalarından bir tanesidir. Bu kelime yerine araştırmalarım sonucu ve sunulması gereken en basit kelime şiddet anlamına gelen “violence” kelimesiydi. Kutsal değerlere saldırmak, hak ve hukuk tanımamak,hiçbir ifade altında normalleştirilemez. Medya özgürlüğü, hiçbir inanca ve o inancın mensuplarına hakareti, saldırıyı masum gösteremez, göstermemeli. Bilakis özgürlük, herkesin inanç ve düşüncesine saygı göstermeyi, olayın doğru kelimelerle yansıtılması gerekliliğini vermelidir.
İşgalci bir devlet gücünün işgal ettiği halka uyguladığı şiddetin kökenini bu basit kelimelerle silmekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail ile Filistin arasındaki güç dengesizliğini de gizleyen bir terim olduğunu söylemekte fayda var.
İncelediğim kelimelerden sonuncusu çatışma anlamına gelen ‘‘conflict” kelimesidir ve savaş anlamına gelen “war” kelimesidir. İsrail'in onlarca yıllık Filistin işgali ve yeniden tanınan apartheid sistemi, medya tarafından çatışma olarak sunulmaktadır. Daha da ötesinde, İsrail’in bir “apartheid” ırkçı, işgalci ve ayrımcı bir rejimi olduğunu dillendirmek bile Alman Deutsche Welle’nin editoryal rehberinde yasaklı ifadeler listesine girdi. Satır aralarında bolca çatışma ve kavga kelimelerini kullanan, Filistin’i çatışmanın merkezine alan bir kurgu ile tarafını açık bir biçimde belli eden batı medyasının diğer yandan da “İsrail” ile “işgal”, “katliam”, “saldırı”, “apartheid” kelimelerini yan yana getirmemek için ne denli büyük bir çaba sarf ettiği gözlerden kaçmıyor.
Savaş kelimesi ise iki şartlar eşitse kullanılması gerekip karşılıklı silah eylemi anlamına gelmektedir. Dünyanın en ağır şekilde militarize edilmiş, nükleer silahlı İsrail ile 54 yıllık bir işgalin kurbanı olan bir Filistin halkı arasındaki güç farklılıklarını örtbas edilmeye çalışıldığı kullanılan kelimelerle açıkça ortaya çıkmaktadır. İşgalciyi temsil eden ve işgalci ve mazlumu eşit olarak veren bir çatışma ve savaş kelimeleri yerine “occupation” Türkçesiyle ‘‘işgal’’ kelimesi araştırmalarım sonucu kullanılması gereken kelimedir.
Gramer açısından pasif kullanım
Kelimelerin yanlış seçilmesinin yanı sıra diğer bir problem de algının gramer açısından kullanımıyla yapılmaktadır. Edilgen olarak kullanılan haberler failin kimliğini belirsiz kılarak var olan problemleri silmeye ve algısal açıdan basitleştirmeyi hedeflenmektedir. Nitekim Batı medyasının sıklıkla kullandığı bu edilgen yapı neredeyse her Filistin haber metninde karşımıza çıkmaktadır.
“Pasif yapı kullanımı, Filistinliler üzerinde bu tür olumsuz eylemlerde bulunanların önemini azaltır veya gizler; bu İsrail saldırganlarının Filistinlilerin acı çekmesine neden olma sorumluluğunu en aza indirme gibi retorik bir etkiye sahip.” Batı medyasında defalarca görülen model de edilgen yapılı haberler. Filistinliler öldürülmüyor; basitçe ölüyorlar.
İsrail güçleri gece yarısı mahallelerine baskın düzenlediğinde, çocuklarını bombaladığında, evlerini yıktığında, topraklarını kolonileştirdiğinde ve insanları öldürdüğünde medya tüm bu eylemlerden edilgen bahsediyor. Medya açıklamaları düzenli olarak işgalci ile işgal edilen arasında yanlış bir simetriye işaret etmekle kalmayıp Filistin halkını İsrail saldırganlığından sorumlu tutan Filistin karşıtı ve İslamofobik anlatıları destekleyen dil kullanmaktan çekinmiyor.
“Filistinli sağlık yetkilileri, çatışmaların pazartesi günü başlamasından bu yana 16'sı çocuk olmak üzere 67'den fazla Filistinlinin öldüğünü söyledi. Hamas ve İslamcı müttefiki İslami Cihad tarafından atılan roketler, 5 yaşında bir erkek çocuk ve bir asker de dâhil olmak üzere en az altı İsrailli sivili öldürdü.”
New York Times tarafından 12 Mayıs 2021 tarihinde yayınlanan bu haberde dikkat çekici dört unsur vardır:
Haberde Filistinliler’ in öldüğü fakat İsraillilerin öldürüldüğü yazılmaktadır.
İsraillilerin Hamas’ın attığı roket tarafından öldürüldüğü anlatılırken, Filistinlilerin ne şekilde öldüğünden bahsedilmemiştir.
Ölen İsrailli çocuklardan birinin yaşı verilmiş fakat Filistinli çocukların yaşı verilmemiştir.
İsrailliler sivil olarak bahsedilmiş fakat Filistinlilere sivil kelimesi kullanılmamıştır.
Sonuç
Batı'daki haber merkezleri defalarca İsrail kaynaklarına öncelik vermekte, İsrail yanlısı terminolojiyi benimsemekte ve editoryal olarak failin kimliğini gizleyen pasif yapının sistematik kullanımı yoluyla İsrail'in eylemlerini ifşa etmekten kaçınmaktadır.
İdeoloji ve söylem çerçevesinde incelenen haber içeriklerinde, basın kuruluşlarının, İsrail saldırılarını doğrudan ‘işgal’ olarak nitelendirmediği, tarafları itham edecek söylem ve ifadelerden kaçındığı, İsrail- Filistin sorununun tarihsel arka planını görmezden geldiği sonucuna ulaşılmıştır. İncelenen haberler doğrultusunda işlenen insanlık suçu ve terör olaylarında da batılı medya kurumlarının ideoloji temelli haber ve söylem inşasını gerçekleştirdiği açıkça görülmektedir.
Filistin hikâyesinin doğru ve insancıl bir şekilde anlatılacağı umuduyla, haber kuruluşlarını ve gazetecilerin dilini, imajını ve söylevlerini sorgulamaya davet ediyorum.
KAYNAKÇA
Bassiouni, C. M. (1982). Media coverage of terrorism: the law and the public. Journal of Communication, 32(2), 128-143. https://doi.org/10.1111/j.1460-2466.1982.tb00501.x
Jackson, H (2021)The New York Times distorts the Palestinian struggle: A case study of anti-Palestinian bias in American news coverage of the first and second Palestinian intifadas
Anadolu Agency https://www.aa.com.tr/en/europe/germany-s-deutsche-welle-censors-critical-reporting-of-israel/2244522
Kingsley, P. (2021, 05 12). The New York Times. https://www.nytimes.com/2021/05/12/world/middleeast/israeli-palestinian-conflict-gaza-hamas.html
Bu Sayfada:
Title
Title
Title