Mescid-i Aksa alanı içerisinde bulunan 6 mescitten birisi olmakla beraber Mescidi Aksa'nın doğu kısmında yer alan Babürrahme/ Rahmet Kapısı sebebiyle bu isim verilmiştir. Rahmet Kapısı bir diğer adıyla Altın Kapı Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından Mesih’in gireceğine inanılan kapıdır. Bu sebeple mescidin stratejik olarak da önemi büyüktür. İsrail polisi 2. İntifada Dönemi’ne denk gelen bir süreçte (2003) Rahmet Mescidi’ni kapatmıştı. Ürdün'e bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'nin yaptığı tüm girişimlere rağmen İsrail Sulh Mahkemesi mescidin kapatılma kararının onay süresini her yıl uzatmış ancak bu uygulamayı 2017'de onaylamıştı. Sonraki yıllarda Babürrahme Mescidi kapalı kalmaya devam etse de 17 Şubat 2019'da Rahmet Kapısı'na inen merdivenlerin başındaki kapıya zincir vurulması, Filistinliler tarafından ciddi şekilde protesto edilmiş, çığ gibi büyüyen tepkiler ve bölgede tutulan ribat hareketi üzerine 22 Şubat 2019'da Kudüs Yüksek İslami Vakıflar Konseyi Rahmet Kapısının açılmasına ve mescidin tekrardan aktif olarak kullanılmasına karar vermişti. Müslümanlar 16 yıl sonra ilk kez Babürrahme’de namaz kılmışlardı. Mescid günümüzde ibadete açıktır.
Burak mescidi, Batı Duvarı’nın hizasında Mescid-i Aksâ’nın Batı Revakları’nın içinde Mağribliler Kapısı’nın kuzeyine doğru uzanan bir mevkide bulunmaktadır. İsra ve Miraç gecesinde Peygamberimizin Burak isimli bineğini bağladığı rivayet edilen yere inşa edilmiştir. Yapılışından günümüze, ilk yapıldığı şekliyle ulaşan Burak mescidinin inşa tarihi 1307-1336 yılları arasında Memlüklüler Dönemi’ne dayanmaktadır. Mescide bir merdivenle inilmektedir. Kapasitesi 30-40 kişilik kadar olan mescit belirli saatlerde ibadete açık., Burak Duvarı’na komşuluğu sebebiyle mescit içerisinden ibadet eden Yahudilerin de seslerini duymak mümkün.
Kıble Mescidi’nin altında yer alan küçük bir yer altı mescididir. Döneminde Mescid-i Aksa’nın güney kısmında bulunan Emevi saraylarından Kıble Mescidi’ne geçiş için yaptırılmış ve koridor olarak kullanılmıştır. Sonraları mescide dönüştürülmüş ve Kadim Aksa ismini almıştır. İçindeki çok büyük kolonların Hz. Süleyman’ın yaptırmış olduğu mescide ait olduğu ve cinler tarafından yerleştirildiği söylenegelse de kendisine açılan Müzdeveç Kapısı’nın mimari özellikleri dikkate alındığında yapı en fazla Herod Dönemine aittir. Tarihte Mescid-i Aksa’yı aydınlatan kandilerin zeytinyağları buradaki kuyuda depolanmaktaydı.
Hz. Ömer’in 638 yılında Kudüs’ü fethi ile sahabe tarafından temelleri atılan ilk bina, Emevi Hanedânı Melik b. Abdulmelik döneminde inşa edilmiş, defalarca kez restorasyona ve değişime uğrayarak bugünkü halini almıştır. Kuzeyden güneye 80 metreye ulaşan uzunluğu, doğudan batıya 55 metre genişliği olan dikdörtgen şeklinde bir binadır. 9 adet girişi vardır. Bunlardan 7’si mescidin kuzey cephesini merkeze alarak sıralanmaktadır. Zaman içerisinde büyük bir titizlikle restore edilmiş ve yenilenmiş olan Kıble Mescidi, Aksa içerisinde Kubbetu’s-Sahra’dan sonra en büyük ikinci kubbeye sahip mescittir.
Mescidin içerisinde Zekeriya Mihrabı, Yahya Mihrabı gibi önemli ziyaret yerleri bulunuyor. Sabah namazında tüm Müslümanlar burada namazlarını kılmaktadır.
Kıble Mescidi de dahil olmak üzere İsrail harem içerisindeki pek çok yapıya zarar vermiştir. Kıble mescidinde karşılaşacağımız manzaralardan biri de kurşunlanmış vitral camlar, avizeler, delik deşik olmuş kapılarıdır.